Doğu Türkistan'da (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) İnsan Hakları İhlalleri
SAYILAR İLE DOĞU TÜRKISTAN
Yüzölçümü: 1 828 418 km2
Nüfusu: 30 milyon kişi (Yaklaşık)
Başkenti: Urumçi
Nüfus dağılımı;
Çinliler, 16.890.000
Uygur Türkleri, 12.500.000
Kazaklar, 1.100.000
Ekonomi
Doğu Türkistan; petrol, wolfram, altın, kömür, uranyum gibi stratejik hammaddelere ve sayısız yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahip bir ülkedir. Çin'de mevcut 148 madenin 118 çeşidi Doğu Türkistan'dan çıkarılmaktadır. Doğu Türkistan'da şimdiye kadar 5000 yerde maden ocağı işletmeye açılmış olup; Çin'deki toplam maden ocaklarının %85'ini teşkil eder. Yaklaşık 500 bölgeden "petrol", 30 bölgeden "doğalgaz" çıkarılmaktadır. Petrol rezervi 8 milyar ton olarak tespit edilmiştir. Çin'e yıllık petrol ihracı 10 milyon ton cıvarındadır. Çin'in kömür rezervinin yarısı Doğu Türkistan'dadır. Yıllık "altın" üretimi 360 kg. civarındadır. Uranyum, wolfram gibi stratejik madenlerle tuz ve renkli kristal taşları Doğu Türkistan'ın başlıca yeraltı ürünlerindendir.
150 bin km2 tarım arazisine, bir o kadar ekilebilen toprağa ve 12 bin km2 genişliğinde ormanlık alana sahip Doğu Türkistan yaylalarında 60 milyona yakın küçük ve büyükbaş hayvan beslenmektedir. Sanayi kuruluşlarında çalışanların %90'ını ve petrol tesislerinde çalışanların %99'unu bölgeye yerleştirilen Çinliler oluşturmaktadır.
UYGUR TÜRKLERİNE YÖNELİK İNSAN HAKLARI İHLALİ
Pekin'de düzenlenen 2022 Kış Olimpiyatları'na, Çin'in, Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur Türklerine uyguladığı soykırıma varan insan hakları ihlalleri nedeniyle birçok devlet ve hükümet başkanı katılmadı. Törenlerde, Kuzey Amerika ülkeleri, Polonya hariç AB üyesi ülkeler, Çin'in Pasifik bölgesindeki ülkeleri ile Türkiye yer almadı. Dünyada pek çok ülke, Çin'in özellikle Doğu Türkistan'da yaşayan Türk kökenli nüfusa yönelik davranışlarını protesto ederek Pekin Kış Olimpiyatlarına diplomatik boykot uyguluyor.
Bu yazımda, Çin'in, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde Uygur Türkleri'ne uyguladığı insanlık dışı baskı ve şiddeti araştırmaya çalışacağım.
Uygur Türkü, Musa Abdulehed Er, konuşmasına şöyle başlıyor:
"Çin, Rusya ile işbirliği yaparak 1949 yılında Türkistan'ı
işgal etti. Çin, Türkistan'da yaşayan 15 milyonu aşan
Uygur Türklerine 73 yıldır işkence yapmaya devam ediyor."
Sorun nedir? Niçin bu vahşet?
Çin ile Doğu Türkistan arasındaki sorun, görünürde, din, dil ve kültür farklılığıdır. Çin farklı kültürü, düşünceyi kabul etmemektedir. Çin, Uygur Türklerini zihnen ve fiziken esaret altına almak için her türlü yola başvurmaktadır. Küresel emperyalizmin ayak oyunları her yerde aynı karakteri göstermektedir. Rejimin adı komünizm de olsa emperyalizm de olsa faşizm de olsa başka bir izm de olsa fark etmiyor, öyle veya böyle hepsi de aynı noktada buluşuyorlar söz konusu İslâm, Müslümanlar ve Türkler olunca. Tabii bunun bir de ekonomi boyutu var. Kapladığı alan nedeniyle dünyanın 8'nci büyük ülkesi Türkistan coğrafyasında önemli miktarda enerji kaynakları ve maden yatakları bulunuyor, Çin bunlara göz dikmiş durumdadır. Hedefi bu zenginlikleri ele geçirmektir. Bu yönüyle işgalcidir, soykırımcıdır."
*
"Doğu Türkistan'da 2017 önemli bir tarih. Çin önceden beri sistemli bir şekilde yürüttüğü baskı ve asimile politikalarını Nisan 2017'den itibaren daha da arttırdı. 1 Nisan 2017 tarihi itibarıyla sözde "Dini Aşırılıklarla Savaş ve Yok Etme Yönetmeliği" isminde bir yasa yürürlüğe koydu. Bu yeni düzenleme Uygur Türklerini ve Müslümanlarını ve dini hayatı tamamen yok etmeye yönelik bir yasadır. Yedi ana başlık altında toplam 50 maddeden oluşmaktadır. Bu yasanın üçüncü maddesinde özetle "Aşırı dinci fikir ve düşüncelerin etkisi altında kalmak, dinî içerikli vaaz ve tebliğ dinlemek, dini içerikli eylem ve faaliyetlerde bulunmak yasaktır." denmektedir.
Bu öylesine ağır bir madde ki, anlatabilmek mümkün değil. Bu birkaç cümlede koca bir millet diliyle, kültürüyle, diniyle, ahlâkıyla, tarihiyle her şeyiyle yok edilmek istenmektedir. Buzdağının görünmeyen yüzleri görünenden çok daha fazladır. Hiçbir satırı, cümlesi, maddesi masum değil bu yasanın.
Doğu Türkistan'da din eğitimi, İslâm, okullarda öğretilmemektedir, insanlar da dinlerini ailelerinden öğrenmeye çalışmaktadır. En küçük bir İslâmi kelam, düşünce, hareket dahi yasaktır. Ailede bile buna müsaade edilmemektedir. Yemekten önce besmele çekmek, yemekten sonra elhamdülillah demek, sair zamanlarda Allah demek yasaktır. Cezası da çok ağırdır: hapis, işkence, sorgusuz infazlar, esir kampları... Dini nikâh da yoktur.
Dil ve din Türk milliyetçiliğinin çimentosudur
Kültürümüzün bu temel unsurlarını yasaklayarak Doğu Türkistan'da varlığımızı yok etmek Uygur Türklerini asimile etmek istiyorlar. Türk varlığını yok ederek hem coğrafyayı ve hem de bölge zenginliklerini ele geçirmek istiyorlar. Bunları söyleyince akıllara engizisyon mahkemeleri geliyor; çağdaş engizisyon mahkemeleri Çin'de kurulmuş durumdadır. Endülüs'te Müslümanların yaşadıkları akla hayale gelmeyen işkence ve zulümleri bugün aynısıyla Müslüman Uygur Türkleri yaşıyor. Her bir Uygur'un başının üstünde neredeyse bir giyotin sallanıyor."