Yazılarına 4 yıldır ara veren duayen Gazeteci Orhan Can, meslektaşı Tolga Şardan’ın tutuklanması üzerine kalemi eline aldı. Yeniçağ’da “Eppur si Muove ne demektir? Tolga Şardan tutuklansa da dünya Eppur si Muove” başlıklı köşe yazısında Şardan’ın tutuklanmasına tepki gösteren Orhan Can, “Sen ağlama Tolga, ya seni pudra şekerinden, kul hakkından, kara para aklamaktan, ballı ihalelerden, 3-5 maaş almaktan, çadır satmaktan tutuklasalardı... Beyler sakin olun! Tolga Şardan tutuklansa da dünya Eppur si Muove...” dedi.
İşte duayen Gazeteci Orhan Can’ın köşe yazısı:
“Eppur si Muove ne demektir? Tolga Şardan tutuklansa da dünya Eppur si Muove
Orhan Can yazdı... Sen ağlama Tolga, ya seni pudra şekerinden, kul hakkından, kara para aklamaktan, ballı ihalelerden, 3-5 maaş almaktan, çadır satmaktan tutuklasalardı... Beyler sakin olun! Tolga Şardan tutuklansa da dünya Eppur si Muove...
Orhan Can yazdı...
Tolga Şardan tutuklansa da
“E pur si muove”
veya
“Eppur si muove…”
Hani engizisyon mahkemelerinde,
matematikçi, fizikçi ve filozof Galileo
Dünya'nın Güneş etrafında dönmesi iddiasından vazgeçmeye zorlanması üzerine söylediği iddia edilen o meşhur sözü…
Eppur si muove…
Yani, ‘Ve yine de hareket ediyor..’
Yine de dönüyor…
xxxx
Meslek hayatı boyunca belgesiz haber yapmayan bir adamdı Tolga Şardan.
Yüzlerce habere imza attı, yüzlerce haberi çalıştığı gazetede manşet oldu.
Sokaktaki insan bile adliyelerde neler olduğunu konuşurken,
Başsavcı’nın suç duyurusu mu duyulmayacaktı?!
Duyuldu elbet…
Ve Başkan Erdoğan hemen harekete geçti Başkanlık yetkisine dayanarak ‘Rapor’ istedi.
Rapor hazırlandı. Gönderildi…
İçeriden bilgi almasıyla ünlü derin konuların yazarı Tolga Şardan ise konunun ne kadar büyüdüğünü yazdı.
Sen misin bunu açıklayan.
Şak anında tutuklandı.
40 yıl boyunca hep doğruları yazan adam olaya içerlemişti.
Tam o sırada bir arkadaşı cezaevinde lazım olur diye kendisine para uzattı.
Önce tereddüt etti, sonra aldı.
Besbelli parası yoktu.
Gerçek gazeteciler paralı adamlar değildi.
Yüzüne önce bir hüzün çöktü, dudakları büküldü.
Kendisini zor tutuyordu ağlamamak için.
İşte bu sırada mahkeme salonun koridorun bir kadın sesi yükseldi.
“Yalnız değilsin Tolga…”
Ve yılların gazetecisi, hayatında yanlış haber yazamamış olan
Tolga Şardan kendini daha fazla tutamadı, ağlamaya başladı.
Koluna giren polisler bile Tolga Şardan’a saygı duyuyorlardı.
Çünkü o Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi ‘Güvenlik’ Muhabirlerinden biriydi.
Yani çok iyi bir Polis Muhabiriydi…
Ankara’da olması nedeniyle de çeşitli haber “Kaynaklarından” doğru ve güvenilir bilgiler alır ve haber yapılması gerekenleri haber yapardı.
Bu yüzden ona derin konuların yazarı da derlerdi…
Besbelli polisler de Tolga Ağabeylerine güven duyuyorlardı ki mahkeme çıkışında biraz konuşması için duruyorlardı.
Normal şartlarda polisler, tutuklanan kişinin başını öne bastırır, eline hemen kelepçe takar konuşmasına da asla müsaade etmezlerdi.
Tolga’ya ise öyle yapmadılar. Biraz durdular. Tolga arkadaşlarıyla birkaç kelime konuştu.
Sonra,
merdivenleri indiler, polisler bir kez daha durdu.
Ve, yaşadıklarına içerleyen ve ağlamaklı olan Tolga Şardan tarihe geçecek sözü söyledi.
“Gazeteciyiz,
neticede gazetecilik yapıyoruz…”
xxxx
Peki, Tolga tutuklanınca adliyelerde olup bitenler yaşanmamış mı oldu yani?!
Başsavcı suç duyurunda bulunmamış mı oldu sanki...
Beyler sakin olun!
Tolga Şardan tutuklansa da dünya
‘Eppur si muove…’
Ama dünya hareket ediyor, yani dönüyor…
Siz istediğiniz kadar dönmüyor deyin…
Eppur si mouve beyler…
Xxxx
Güneşi balçıkla isteğiniz kadar sıvayın, kapatamazsınız ki…
Sen ağlama Tolga sen ağlama…
Bak sana bir şey daha anlatalım:
Sokrates ölüme götürülürken karısı ağlıyormuş.
Sokrates , “Niye ağlıyorsun ?” diye sormuş.
Kadın “Haksız yere ölüme gidişine” demiş.
Sokrates yanıtı; “Haklı yere götürseler daha mı iyi olurdu?” olmuş.
Bu yüzden,
‘Sen ağlama Tolga,
ya seni Pudra şekerinden,
Kul hakkı yemekten,
3-5 haram maaş almaktan,
çadır satmaktan,
kendi bakanlığına dezenfektan satmaktan
kara para aklamaktan,
devlet ihalelerini fahiş fiyattan almaktan tutuklasalardı…!!
Çocuklarına bırakacağımız şerefli bir gazetecilik geçmiş yeter de artar bile…
Sen ağlama Tolga,
“Cinayeti” görüp de cinayeti haber vermeyenler utansın…Bu günlük benden bu kadar...
OC kaçar anam babam...
En Kalbi Muhabbetlerimle,,
Ben CAN; Orhan Can...”