Yeniçağ yazarlarından Sedat Kaya'nın karşılaşmayı "Galatasaray Kopenhag'da dondu. Yine de Avrupa'ya tutundu" başlığı ile şöyle irdeledi.
Futbol skor oyunu.
Ne kadar iyi oynarsan oyna, ne kadar çabalarsan çabala, topu iki direğin arasından geçiremeyince kazanamıyorsun.
Goethe'nin sözüdür.
Galatasaray; Kopenhag'ı, Kopenhag'da yeneceğine inanarak çıktı maça.
İyi de başladı.
İlk yarıda sahanın hakimiydi.
Yüksek enerjisiyle rakip kaleye yüklendi.
Önde basarak Kopenhag'ı çıkarmamaya çalıştı.
Gerçi Danimarka ekinin de çok çıkmaya niyeti yoktu.
Beraberlik kendisine yaradığı için çok riske girmedi.
Savunmasını kalabalık tutunca Galatasaray'ın işini zorlaştırdı.
Buna rağmen ilk yarıda tüm istatistiklerde Galatasaray üstündü.
Beş şut denemesi yaptı ama bunları golle sonuçlandıramadı.
Oyunun kontrolü elindeydi ama kilidi açacak anahtarı bulmakta zorlandı.
İkinci yarıda da görüntü aynıydı.
Galatasaray daha baskılı görünse de gol Kopenhag'dan geldi.
58.dakikada Galatasaray savunmasının arkasına sarktılar ve Lerager'le golü buldular.
Ama umutlar tükenmemişti.
Manchester United karşısında iki kez 2-0'dan geri dönüş yapan bu Galatasaray değil miydi?
Niye bir kez daha olmasın.
Okan Buruk bu inançla hucüm gücünü artırmak için önce Mertens, Ziyech ve Bakambu'yu, sonra da Barış Alper'i oyuna aldı.
Her türlü riski de göze aldı.
Özellikle son dakikalarda inanılmaz baskı kurdu.
Çok önemli pozisyonlar yakaladı ancak Kopenhag savunması geçmeyi, topu iki direk arasından geçirmeyi başaramadı.
Sonuçta Kopenhag'a tek golle yenilen Galatasaray grubu 3. sırada bitirerek Şampiyonlar Ligi'ne veda etti, ama UEFA Avrupa Ligi'ne tutunmayı başardı.