İşçinin alın terini hesaba katmadan sadece krizi derinleştireceksiniz
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın faizleri bir kalemde 7.5 puan artırarak yüzde yirmi beşe yükseltmesinden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ekonomide yaşadığımız sıkıntıların çok önemli kısmı iktisadi değil,siyasi saikle hayata geçirilen oyunların ürünüydü” demekle aslında “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” politikasının terk edildiğine işaret etmişti. Sayın Erdoğan’ın o sözlerinden sonra Merkez Bankası’nın faiz artışına gitmesinin sürpriz olmayacağı açıkken piyasanın yerli ve yabancı oyuncuları bu kadar artışı beklemediklerini itiraf ettiler. Türkiye’de 9 Temmuz 2018’de yeni devlet yapısının yürürlüğe girmesinden bugüne kadar Merkez Bankası faizlerinin %25’e yükseltilmesi döviz kurunu kısa süreliğine inişe geçirmesine rağmen ertesi gün kur yeniden yukarı doğru hareketlendi. Bunun süreceği tahmin edilebilir. Sebebi Aralık 2021’den buyana dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin marifetiyle yürürlüğe konmuş ve yaklaşık yirmi ayda Hazine’ye yüklenmiş astronomik yükün ortaya çıkardığı korkunç durumdur. Evet, Merkez Bankası Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin gevşetilmesi ve vadesi dolmuş hesapların dövize dönmelerinin engellenerek Türk Lirası’nda kalmasına ilişkin bankalara tavsiyede bulunuyor bulunmasına; Ancak piyasa ortamında hesap sahipleri serbest hareket etme özgürlüğüne sahip olup son iki yılda 3 misli zayıflamış Türk Lirası’na itimat etmezse onların dövizde kalmaları nasıl engellenecek? Çok iyi hatırlıyorum,ülkenin yönetim şeklinin değişmesinden fazla değil birkaç ay sonra güvenlik güçleri ambarlara ‘Soğan baskınları’ düzenliyor, yandaş TV’ler o baskınları seyircilerle paylaşarak ‘Soğan saklayanları ve bu yoldan fiyatları yükseltenleri’ deşifre ediyorlardı. İnsan şu duyguya kapılıyordu. Acaba, Türkiye’de bir sosyalist devrimi mi yaşandı Rami toptancıları soğanı piyasadan saklayarak kıtlık yaratmaya ve böylece devrimi toplumun gözünden düşürmeye çalıştı? Oysa piyasa ekonomisinin hâkim olduğu Türkiye’de piyasadan herhangi malın saklanmasının söz konusu olamayacağını herkes gibi ‘Soğan baskınları’nı yaptıranlar da çok iyi biliyorlardı. Şimdi de Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin fiyaskoyla sonuçlanıp Hazineye yüklediği yaklaşık yarım trilyon Türk Lirası ek masraf ortadayken bankaların kendi müşterilerini dövizden uzakta tutma girişimleri kurların daha da yükselmesine neden olacaktır. Bunu biz işçiler, emekçiler, taşeron işçileri görüyorsak, yöneticiler nasıl göremez? İşte bu noktada sormamız gereken ve yazımızın ana gayesini teşkil eden soruları sormanın da sırası gelmiştir:
-14/28 Mayıs seçimlerinden sonra ekonomi yönetiminde değişiklikler ettikten sonra Körfez’in zengin Arap ülkelerine para arayışına çıkan Türkiye Cumhuriyeti iktidarının o parayı bulmaması sonucunda içeride uyguladığı politikaların işçi, emekçi, taşeron işçinin durumuyla ne gibi alakası vardır? Dün olduğu gibi bugün de asgari ücretle ayın sonunu getirene kadar kâbus gören işçi, emekçi, taşeron işçinin Kur Korumalı Mevduat’ta tutması için parası mı oldu bugün dövizde kalmayıp Türk Lirası’na yönelmesi için de parası olsun? ‘Piyasa’ adı altında oynanan bu oyunların bu ülkenin işçisine, emekçisine, taşeron işçisine ne kadar sıcağı, ne kadar soğuğu vardır?
-Ülke insanının en az yarısı açlık sınırının altında yaşarken Kur Korumalı Mevduat’tan yüz binleri, milyonları cebe indirmiş banka hesabı sahiplerine şimdi KKM’den farklı hangi en kolay kazanç yolunu açıyorsunuz ki, onlar yine rahat şekilde Hazine ve bankalardan faydalansınlar? Bu oyununuzda işçiye, emekçiye, taşeron işçiye herhangi bir yer var mıdır acaba? Rol değil, rolü kendiniz bildiğiniz gibi yazıp oynuyorsunuz. Emeğini, alın terini ve fiziksel gücünü sonuna kadar sömürdüğünüz işçiyi, emekçiyi, taşeronu kastediyorum?
-Allah aşkına, bize de açıklar mısınız:Yirmi ay önce sahnelediğiniz oyunu bir anda çöpe atarken sahnelemeye çalştığınız yeni oyun neyin nesidir? Bu kadar oyunlara ne gerek var, iktidar elinizde, sistemi siz yönetiyorsunuz, ne siyasi muhalefet gibi bir engeliniz var ne sendikalar ne STK’lar ne de basının %95’i sizi rahatsız ediyor. O zaman neden açık açık söylemiyorsunuz ki, biz paradan para kazananların iktidarıyız, yönetimiyiz? Bunu söylemenize engel olacak herhangi bir güç yokken neden kulağınızı kafanızın üzerinden göstermeye kalkıyorsunuz hep?
Merkez Bankası’nın (siyasi iktidarın desturuyla kuşkusuz) faizleri %25’e çıkarması Türkiye’nin sorunlarının mevcut sistem içinde asla çözülemeyeceğini bir daha tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Zaten geldiğimiz nokta dünya ölçeğinde bu sistemin sürekli kriz ürettiğini herkes gördüğü halde Türkiye’yi yönetenlerin ne yapmak istediğini anlamakta aklı başındaki tüm insanlar güçlük çekiyor.
Biz işçiler, emekçiler, taşeronlar için ise durum apaçık olduğu gibi çözüm yolu da gayet berraktır: Emeğin, alın terinin değerinin verilmediği hiçbir ekosistem bundan sonra da sadece krizi derinleştirecektir.
İşçi, emekçi ve taşeron işçi arkadaşlarıma selam ve sevgilerimle...