Duvardan Ardıl Batmaz’ın haberine göre Diyarbakır''da depremlerin ardından kentin çeşitli parklarına kurulan çadırlar kaldırılıyor. Evleri yıkılan ve ağır hasar alan depremzedeler, Dicle Nehri kıyısındaki boş araziye kurulan çadır kente nakledilmek istenirken, evleri ‘hasarsız’ olarak değerlendirilen depremzedelerin ise çadırları boşaltarak evlerine gitmeleri isteniyor.
‘BİR ÇADIR NASIL FAZLA GELİYOR?’
Silvan yolu üzerine kurulan çadır alanının Aralık 2018’de su altında kaldığını hatırlatan depremzedelerin bir kısmı, ‘Nehri yeniden su basabilir’ endişesiyle bulundukları çadırlardan ayrılmak istemiyor. Evleri hasarsız olup da çadıra kabul edilmeyenler ise artçı sarsıntılar devam ederken evlerine girmeye korktukları için çadırı terk etmek istemiyor. Depremzede Abdulselim Koç, “Malımızdan, canımızdan olduk. Bir çadırımız vardı o da onlara çok gelmiş. Gelmişler ‘çıkın’ diyorlar. Nereye gideceğiz? Fakiriz, mahvolmuşuz nereye gideceğiz? Nereye kadar bu zulüm devam eder Allah bilir. Bir kapı açın bize zulüm var burada. Kaymakam geliyor toplantı yapacak görevliler ‘sizi dışarı alacağız’ diyor. İki ateşin arasında kalmışız. Rahat bırakmıyorlar, bir çadır nasıl fazla geliyor?” diyor.
‘BİR ÇADIRDIR BİR ELEKTRİK, BAŞKA BİR ŞEY İSTEMİYORUZ’
Evinde hasar olmadığı için çadırdan çıkarılmak isteyen bir depremzede ise tüm endişelerine rağmen Dicle Nehri kenarındaki çadır kentte yer verilirse kalacağını söylüyor: “Hasar yoksa kendi evine git, kendi evinde öl diyorlar. Benim torunlarım var, çocuklarım var. Dünya malına değişmem ben onları. Götürüp binanın altında bile bile ölüme mi terk edeyim? Sizin orada kurduğunuz çadır buzhanedir. Belki buradan daha güzel olabilir. Banyosu, mutfağı, yemeği, duşu, lavabosu olabilir. Bir şey demiyorum ama onu da herkese vermiyorlar. Evleri yıkılanlara, hasar görenlere veriyorlar. Evim hasarlı değil ama artçı sarsıntılar devam ediyor. Ben evime gidip ölürsem kim sorumluluğu üstlenecek? Hiç kimse. Çocuklarım, torunlarım binanın altında kalacağına yer verirlerse gider çadır kentte yaşarım. Bir çadırdır bir elektrik, başka bir şey istemiyoruz. Yemek dahil gidip almıyoruz. Kendi yağımızda kavuruluyoruz."