Ünlü ekonomist ve Hazine eski müsteşarı Dr. Mahfi Eğilmez, Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan iyimserliğin yanıltıcı ve tehlikeli olduğuna dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu. Eğilmez, "Bugün ortada bir bahar havası var. Ancak bu bahar havasının geçici ve çok tehlikeli olduğunu belirtmeliyim. 2001 krizi öncesindeki duruma giderek benzeyen bir duruma doğru sürükleniyoruz" dedi.
Eğilmez, "Yağmurdan Kaçarken" başlıklı yazısında, Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasının çözüm olmadığını belirtti ve "2001 krizi öncesindeki duruma giderek benzeyen bir duruma doğru sürükleniyoruz" uyarısını yineledi.
Mahfi Eğilmez, Türkiye'nin ekonomik gelişmeleriyle ilgili yazılarında özellikle döviz konusuna dikkat çekiyor. Para ikamesinin (dolarizasyon) Türkiye'nin yıllardır karşılaştığı bir sorun olduğunu belirten Eğilmez, enflasyonun önlenmesinin dolarizasyonun da önüne geçeceğini belirtti.
Merkez Bankası'nın dolar/TL kurunun 30 TL üzerine çıkmaması için milyarlarca dolar sattığını hatırlatan Eğilmez, şimdi ise dolar/TL'nin 30 TL altına düşmemesi için milyarlarca dolar alım yaptığını ifade etti.
Eğilmez, "Yağmurdan Kaçarken" başlıklı yazısında şu noktalara değindi:
Para ikamesi, yani dolarizasyon, Türkiye'nin uzun yıllardır baş belasıdır. İnsanlar, enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde, tasarruflarını sürekli değer kaybeden Türk Lirası yerine dolar ve euro gibi yabancı paralarda tutmayı tercih ederler. Bu durum, yalnızca Türkiye'ye özgü değil, döviz alışverişini serbest bırakmış fakat enflasyonunu kontrol edemeyen birçok gelişmekte olan ülkede de görülür. Dolarizasyonu önlemenin yolu, ulusal parayı istikrarlı hale getirmek, yani enflasyonu kontrol altına almaktır. İç değeri düşmeyen bir ulusal paranın dış değeri de düşmeyeceği için insanlar birikimlerini yabancı paraya çevirmeyi tercih etmez ve dolarizasyon yaşanmaz.
TÜRKİYE’DE DOLARİZASYONUN SEYRİ
2001 krizinden çıkıldığında, dolarizasyon oranı %57 idi. Yani bankalardaki her 100 liralık mevduatın 57 liralık kısmı yabancı para, 43 liralık kısmı ise ulusal para olarak duruyordu. Kriz sonrası uygulanan IMF programıyla bazı yapısal reformlar gerçekleştirildi, bankacılık reformu, kamu mali disiplininin sağlanması ve bütçe açıklarının düşürülmesi bunların başlıcalarıydı. 2005 yılında Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakereleri başladı ve izleyen 4 yılda Türkiye'ye 72 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı girdi. Bu gelişmeler, Türk Lirası'nın değer kazanmasına ve insanların geleceğe ilişkin beklentilerinin olumluya dönmesine neden oldu. 2010 yılına gelindiğinde, dolarizasyon oranı %30'un altına gerilemişti. Ancak, sonrasında AB ile ilişkiler ciddiyetini kaybetti ve Türkiye, yapması gereken yapısal reformları yapmaktan vazgeçip eskilerini de bozunca dolarizasyon oranı yeniden yükselişe geçti. Bugün itibarıyla KKM hesapları dahil dolarizasyon oranı %55,7'dir.
Eğilmez, Türkiye'nin ekonomik durumunun 2001 krizine benzer bir yöne doğru ilerlediğini ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde ciddi ekonomik sorunlarla karşılaşılabileceğini belirtti.