Müslüman toplumların kaderine müdahale!
Siyasal İslâm; İslâmiyet'i politik ve şahsi emellere alet ederek birtakım menfaatler elde etmeye çalışan, bunu yaparken modernist ifadelerden istifade eden zihniyettir.
İslâm dinini siyasete alet ederek toplumun bu yolla yönetilmesi hedefini güden bir dinamizme sahiptir.
Bu uğurda gerek şiddet yollu iktidarı ele geçirme, gerekse demokratik yöntem ve mâneviyat suiistimali metaforlarını kullanarak siyasal ve sosyo-ekonomik sahada dogmaların etkinliğini arttırmak için varlığını devam ettiren bir temele dayanmaktadır.
Siyasal İslâmcı hareket, hak, hukuk, adâlet, liyâkat, akıl ve bilim merkezli bir yönetim anlayışını reddediyor, onun yerine sadakât ve biat merkezli bir yönetim anlayışı ortaya koyuyor ve bunu esas alıyor.
Tarihsel süreçte siyasal İslâmcı birtakım tarikat ve cemaatler İngiliz ve ABD emperyalizmi tarafından kendilerine hizmet amaçlı kurdurulmuştur.
Bu tarikat ve cemaatler gizli ya da açık birer çıkar örgütüdür. Ana hedefleri İslâmı siyasallaştırarak kendi düşünce ve çıkarlarını hâkim kılmak, yani iktidarı ele geçirmek için kapitalizmin en temel aracı olan sermayeyi ele geçirmeyi amaçlamışlardır.
Müslüman toplumlar "Siyasal İslâm" yoluyla planlı ve sistematik bir şekilde topyekûn yokluğa, yoksulluğa, cehâlete, sefâlete, köleliğe, savaşlara, felâketlere ve yok oluşa sürüklenmiştir.
Bu yeni siyasal İslâmcılığın amacı, Dünya Müslümanlarını sayısız cemaat ve tarikatlara bölüp, onları cemaat/tarikat önderleri aracılığıyla İngiliz emperyalizminin, ABD'nin ve Sionizmin (Dünya Yahudiliği'nin) hizmetine sunmak, siyasi saflarına katmak ve onların emperyal politikalarını destekletmektir.
Ayrıca İslâmiyetin ahlâkî öğretilerini, vecibelerini ve getirilerini, kapitalizmin piyasa ekonomisinin aç gözlülüğü içerisinde eriterek; vahşi zenginliğe, gösterişe, saltanata, lükse ve bencilliğe sevdalandırmaktır.
Kendi küresel, siyasî ve iktisadî çıkarlarına tüm İslâmî tarikat ve cemaat liderlerini de kullanarak soygun şebekelerinin suç ortağı haline getirmişlerdir.
Bu yeni "Siyasal İslâmcılık" önce Sovyetler Birliği'nin dağıtılmasında ve Sovyet Rusya'dan ayrılan ülkelerin büyük kısmının ABD egemenliğine katılması yolunda kullanıldı.
Sovyetler Birliği dağıtılarak rakipsiz bırakılan ABD emperyalizmi bu defa yine bu "Siyasal İslâmcı" grup liderlerinin desteğiyle bizzat İslâm ülkelerine saldırmaya başladı.
İslâm ülkelerini parçaladı, gelirlerine el koydu. İslâm ülkelerini ve Orta Doğu'yu kan gölüne çevirdi.
Müslümanlar da bir dilim ekmek için sefâlete sürüklenip, denizlerde boğulur oldu.
Bu siyasal İslâmcılara bir taraftan da en büyük düşman olarak Türk milleti, Türklük ve Atatürk gösterildi.
Çünkü, Atatürk emperyalizmi yenen, mazlum ve Müslüman ülkelerin bağımsızlık mücadelesine ilhâm kaynağı olmuş bir rol-model liderdi.
Bunun için, Atatürk'ün istiklâl mücadelesi ve fikirleri yok edilmeden Müslüman ülkeleri parçalamanın, sömürgeleştirmenin ve yok etmenin imkânı yoktu.
İşte bu nedenle başta Türkiye olmak üzere her yerde Türk ve Atatürk düşmanlığı için mürit yetiştirip, sahaya sürüyorlar.
Uçkurundan ve servetinden başka bir şey düşünmeyen, emperyalizmin piyonluğuna oynayan tarikat ve cemaat liderleri de buna aracılık yapmaktadır.
Ülkemizdeki siyasal İslâmcıların kötü niyetini, büyük bölümünün devlet düşmanı, Türk ve Türk ordusu düşmanı, Atatürk ve ahlâk düşmanı yapılmalarından anlayabilirsiniz.
Ama bu yeni siyasal İslâmcı gruplar asla ABD düşmanı değildirler.
İsrail düşmanlığını tamamen bırakmışlardır.
İngiliz düşmanı ve Avrupa Birliği düşmanı da olmamışlardır.
Suûdî-Vehhâbî düşmanı ise asla olmadılar.
Bu dini tarikat, cemaat ve gruplara giren masum mütedeyyin vatandaşlarımızın tamamı başlangıçta ABD, İsrail ve Avrupa emperyalizminin karşısında iken, bir müddet sonra bu karşıtlıkları yanlış dini eğitim ve beyin yıkama operasyonlarıyla törpülenmiş, yön değiştirmiştir.
Ve birkaç yıl içinde giriş amacının tam tersi bir istikamette, Batı emperyalizminin yanında, İngiltere, İsrail ve ABD'nin kollarında Türkiye Cumhuriyeti'yle, Türk kimliğiyle ve Atatürk ile mücadeleye başlamışlardır.
Oysa, İslâm tarihi boyunca, İslâmiyet'e hizmet etmiş binlerce din adamı, âlim ve yöneticiden çok daha fazla İslâm'a hizmet etmiş lider Atatürk'tür.
Sadece Türkiye'ye değil dünya Müslümanlığına en doğru dini, Kur'an'ı ve doğru İslâmı öğretmiş ve yaşatmıştır.
Dinin insanlığa, topluma ve ülkeye nasıl yararlı hale getirilebileceğini öğretmiştir.
Hak, hukuk, adâlet, bağımsızlık ve vatan kavramlarıyla İslâm inancını birleştirerek yaşatmıştır.
Pratikte Müslümanların tüm haklarını gasp edip, vatanını işgal eden sömürgecileri yurttan kovarak yapmıştır.
İşte bunun için tüm emperyalistlerin, Siyonistlerin, insanlık ve İslamiyet düşmanlarının sevmediği bağımsızlık önderidir Atatürk!
Türk milleti ve Atatürk aleyhinde faaliyet gösteren, dâhilde ve hariçte Türk ve Atatürk düşmanlığına destek veren ve emperyalizme hizmet eden bu yapılar asla başarılı olamayacaklardır!
Günümüzde İslâm dünyasının yaşadığı sorunlar, felâketler, acılar, emperyal istilâcıların kontrolündeki siyasal İslâmcı siyaset ve cemaat önderleri aracılığıyla Atatürk'ün hedef gösterdiği bilim, teknik, bağımsızlık, özgürlük, demokrasi ve uygarlık yolundan uzaklaşmalarından kaynaklanıyor.
Ey İslâm dünyası!
Sen bu zihniyetini değiştirmezsen, İslâmın dünyevî öğretilerini, hak, hukuk ve adâleti, bilimi ve tekniği bir tarafa bırakırsan; "cihat" deyip kafa kesmeyi "Müslümanlık" olarak görmeye devam edersen bu devran böyle sürüp gidecek!
Emperyal devletler seni kullanmaya, sömürmeye ve yönetmeye devam edecek!
Kalkınmışlık, gelişmişlik ve refah emperyal devletlere, cehalet, sefalet, kan ve gözyaşı sana kalacak!
Bu gerçekler anlaşılıncaya ve idrak edilinceye kadar Müslüman toplumların yaşadığı acılar ve felâketler artarak devam edecektir.
"Ecdadın yazdığı tarihi okumaktan aciz olanlar, düşmanın yazdığı kaderi yaşamaya mahkûmdurlar!
Tarih, ders almayanlar için tekerrürden ibarettir!"