İçinde bulunduğumuz 21''inci yüzyılın başında gelen sağlık sorunlarından biri olan obezite hastalığıyla ilgili 7''den 70''e her yaştan insanı ilgilendiren bir karar alındı. Aralık 2022 tarihinde Uluslararası Obezite ve Metabolik Cerrahi Federasyonu (IFSO) ile Amerikan Metabolik ve Bariatrik Cerrahi Derneği (ASMBS) tarafından yayımlanan kılavuzda hastalığa ilişkin önemli değişiklikler yapıldı.
Obezite hastalığıyla ilgili alınan yeni karar sonrasında yaşanan değişikliklerle ve obezite hastalığıyla ilgili konuşan Genel Cerrahi uzmanı Op. Dr. Cihan Şahan, önemli bilgilere yer verdi.
Günümüzün pandemisi haline gelen ve büyükten küçüğe birçok insanı ilgilendiren obezitenin cerrahi tedavisi için IFSO ve ASMBS’nin ortak kılavuzunda vücut kitle indeksine göre hesaplanan obezite derecelerinin bir derece aşağıya çekilmesi ameliyat olabilecek obezite hastalığı olan bireylerin oranını da arttırdı. Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Cihan Şahan, bu oranlarının aşağıya çekilmesinde; obezite cerrahisinin kilo kaybının yanı sıra eşlik eden kronik hastalıklarda gerilemeye, cerrahi komplikasyon oranlarının azalmasına ve yaşam kalitesinde artışla elde edilen başarılı sonuçların etkili olduğunu söyledi.
EK HASTALIK ŞARTI YOK
Op. Dr. Cihan Şahan’ın konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Daha önce 3. derece obezite hastalığı olan bireylerde ek hastalık olup olmadığına bakılmaksızın cerrahi önerilmekte idi. Bu kılavuzda ise obezite hastalığı olan bireylerde 2. derece obezite hastalığı varsa yani vücut kitle indeksleri 35-40 kg/m2 aralığında ise ek hastalık şartı aranmaksızın ameliyat önerilmektedir. Ek hastalığı olan özellikle diyabet ve hipertansiyon gibi kronik hastalık durumlarında 1. derecede obezite hastalığı olan bireylerde de ameliyat önerilmektedir” diye konuştu.
''TEDAVİSİ VAR VE ÖNLENEBİLİR''
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2021 yılındaki verilerine göre obezitenin son 50 yılda yaklaşık 3 kat arttığına dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Cihan Şahan “Bu raporda, 18 yaş ve üstü 1,9 milyardan fazla yetişkin fazla kilolu ve bunların 650 milyondan fazlasının obezite hastalığı olan bireyler olduğu belirtiliyor. Ayrıca 5-18 yaş arası 340 milyon çocuk ve ergenin fazla kilolu veya obez olduğu, buna ek olarak 5 yaş altı 39 milyon çocuğun fazla kilolu veya obez olduğu gösteriliyor” dedi.
Obezitenin en temel sebebinin kötü beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivitenin yeterli düzeyde yapılmaması olduğunun altını çizen Op. Dr. Cihan Şahan, “Ancak bilinmesi gereken nokta obezitenin tedavi edilebilir ve önlenebilir bir hastalık olduğudur. Kötü beslenme alışkanlığına, kişilerin küçük yaşlarda sağlıksız beslendiği, çevresel faktörlerin ve bazı psikolojik nedenlerin de devreye girdiği birçok sebep eklenebilir. Obezite tedavisiyle asıl amacımız ise hastalarımıza kilo verdirmek ve kiloyu belli bir seviyede tutmaktır. Bu sayede obeziteye bağlı gelişebilecek diğer komplikasyonların da önüne geçmiş oluruz” ifadelerine yer verdi.
“HASTALARIN HANGİ TEDAVİ YÖNTEMİNİ ALACAĞI PROFESYONEL BİR EKİP TARAFINDAN BELİRLENİR”
Obeziteyi halk sağlığı problemi olarak görmek ve bunun önlemlerini önceden almak gerektiğine değinen Op. Dr. Şahan, konuyla ilgili şöyle konuştu:
“Obezite hastalığı olan kişilerin ihtiyaç duyduğu tedavi kapsamlı olarak ele alınmalı ve deneyimli bir ekip tarafından belirlenmelidir. Hangi hastanın cerrahi veya endoskopik tedaviye hangi hastanın medikal tedaviye ihtiyaç duyduğu multidisipliner bir yaklaşımla tespit edilmelidir. Bu bağlamda cerrahi kararının da obezite ve metabolik cerrahi alanında deneyimli ekiplerin yer aldığı donanımlı merkezlerde alınması son derece önemlidir.”
''BU HASTALIKLA MÜCADELE KISA VE GEÇİCİ YÖNTEMLERLE OLMAZ''
“Kilo sorunu yaşayan kişiler aslında bunun bir sorun olduğunu biliyorlar ve bu sorunun üstesinden gelmek için kendi belirledikleri farklı yöntemleri (diyet ve egzersiz vs) deniyorlar. Bu denemeler kısa süreli ve geçici etki oluşturuyor” diye konuşan Op. Dr. Cihan Şahan sözlerine şöyle devam etti:
“İstenen etki alınamayınca umutsuzluk ve görmezden gelme gibi durumlar neticesinde başarısız olabiliyor. Obezite ile mücadelede önemli olan kısa ve geçici yöntemler değildir. Hayat tarzı değişikliği, doğru beslenme ve egzersiz ile uzun vadeli planlamalar yapmak gerekir. Bir çok kez denenmesine rağmen bireylerin başarıya ulaşamadığı durumları yani kişilerin kendi başlarına obezitenin üstesinden gelemediği durumları klinik obezite olarak tanımlayabiliriz. Uzun yıllar obezite ile mücadele eden bireylerin herhangi bir başarıya ulaşamadıkları ve bu durumun kendi başlarına üstesinden gelemedikleri durumlarda bizim hastalara destek olmamız gerekmektedir.”
YOL HARİTASI BAŞTAN BELİRLENMELİ
Obezite merkezlerinin daha ulaşılabilir olması ve obezite hastalığı olan bireylerin bu merkezlere başvurması neticesinde profesyonel bir değerlendirme sonrası bir yol haritası çizilmesi ve bunun sürekli takiplerinin yapılması gerektiğine de işaret eden Op. Dr. Şahan, “Klinik obezite hastalığı” olarak tanımladığımız bu durum çok iyi değerlendirilmeli cerrahi ve medikal yaklaşımlar belirlenmeli ve sonuç olarak ameliyat kararı verilen kişilere ameliyat gerekliliği ve etkinliği doğru bir şekilde anlatılmalıdır. Klinik obezite hastalığında, 2. derece ve üzeri obezite olan kişilerde en etkin yöntemin cerrahi olduğunu söyleyebilirim” dedi.
OBEZİTE HASTALIĞINDA YENİ DÖNEM
Uluslararası Obezite ve Metabolik Cerrahi Federasyonu (IFSO) ile Amerikan Metabolik ve Bariatrik Cerrahi Derneği (ASMBS)’nin Aralık 2022’da yayınladığı ortak yeni kılavuz ile obezite alanında yeni bir döneme girdiklerine işaret eden Op. Dr. Şahan, süreçle ilgili şunları kaydetti:
“Obezite tedavisi için gelen hastalarımıza öncelikle obezitenin hangi derecede olduğunu değerlendiriyoruz. Geçtiğimiz yıla kadar 3’üncü derecede obezite, yani vücut kitle endeksi 40’ın üstünde olan hastalarda cerrahi endikasyon koyabiliyorduk. Ancak Aralık 2022 itibariyle yayınlanan yeni kılavuzda 2’nci derecede obezite, yani vücut kitle endeksi 35’in üzerinde olan kişilerde de ek hastalık durumuna bakılmaksızın ameliyat önerilmektedir. Bununla birlikte ek hastalığı bulunan yani vücut kitle endeksi 30-35 arasında olan birinci derecede obezite hastalarında da ameliyatlar önerilmektedir. Bu klavuzun açıklanması ile birlikte obezite cerrahisinde yeni bir döneme girildi.”
TEDAVİLERDEKİ BAŞARILI SONUÇLAR BU KARARI TETİKLEDİ
Böyle bir kararın alınarak klavuza girmesinde birkaç noktanın etkili olduğunu belirten Op. Dr. Cihan Şahan, “Obezite cerrahisinde yaklaşık 60-70 yıldır uygulanan gastrik by-pass ve yine son 20 yıldır uygulanan tüp mide ameliyatlarından elde edilen başarılı sonuçlar önem arz ediyor. Dünyada salgın haline gelen obezitenin önlenmesinde cerrahinin en etkin ve son yıllarda güvenle uygulanan yöntemler haline gelmesi sebebiyle, obezite derecesinin aşağı çekilerek kılavuzların oluştuğunu düşünüyorum. Ayrıca kronik hastalıkların gerilemesindeki etkisi de önemlidir. Örnek olarak söylemek gerekirse, özellikle ailesel olmayan diyabeti olan obezite hastalığı olan kişilerde obezite ameliyatı sonrası diyabetin yüzde 90’ların üzerinde gerilediği ve hatta ilaç kullanımlarının tamamen bırakıldığını gösteren çalışmalar vardır.
OBEZİTE TEDAVİSİ YAŞAM SÜRESİNİ UZATIYOR
Op. Dr. Şahan, “Obezite hastalığı olan bireylerin normla kilolu bireyler ile kıyaslandığında obezite hastalığı olan kişilerin ortalama yaşam sürelerinin 10 yıl daha az olduğu gösterilmiştir. Obeziteyi önlediğimizde bu anlamda hem yaşam süresi uzuyor hem de obeziteye bağlı kronik hastalıkların özellikle tansiyon, şeker ve kalp hastalığı gibi hastalıkların gerilediği ve yaşam kalitesinin arttığını söylemek mümkün” diye konuştu.
TEDAVİDE DİSİPLİN ÇOK ÖNEMLİ
Obezite cerrahisinin başarısında multidisipliner yaklaşımın çok önemli olduğunu vurgulayan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Genel Cerrahi uzmanı Op. Dr. Cihan Şahan, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Hastanın ameliyat öncesi iyi değerlendirilmesi ve ameliyat sonrasında da iyi takip edilmesi gerekir. Hastaların psikolojik olarak bu süreçlere hazır olması, ameliyat sonrası yeni bir yaşam tarzının benimsenmesi, takip programlarına ve beslenme önerilerine uymaları son derece önem teşkil etmektedir. Deneyimli bir ekibin olması gerektiği gibi ameliyat sonrası dönemde hasta takipleri de önemli rol oynamaktadır. Tüm bu süreçleri ameliyat öncesinde hasta ile paylaşıyoruz. Ameliyat sonrası dönemde hasta ne kadar uyum sağlıyorsa, başarı oranı da o oranda artıyor ve uzun yıllar kalıcı oluyor. Bu kalıcılığın sağlanması için ameliyattan sonraki 1 yıl hastalarımız yakından takip ediliyor sonrasında da yıllık takipler yapılarak bu takip süresi 5 yıla kadar devam ediyor. Ameliyat öncesi, ameliyat dönemi ve ameliyat sonrası dönemi kapsayan tüm süreçleri deneyimli ve koordineli bir ekiple takım çalışması yaparak yürütüyoruz.”