Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Mücadele (SABİM) Platformu, iş bırakma eyleminin ikinci gününde İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin önünde basın açıklaması yaptı. Sağlık çalışanları, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya Ayla Gürses'in seslendirdiği "Son Mektup" şarkısıyla tepki gösterdi.
Türkiye genelinde iki günlük iş bırakma kararı alan SABİM Platformu üyesi sağlıkçılar, tüm yurtta olduğu gibi İzmir'de de eylemin ikinci gününde basın açıklaması yaparak taleplerini bir kez daha dile getirdi. İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimlik Binası önünde toplanan sağlıkçılar, taleplerinin yazıldığı pankartı açarak “Fişlenmekten değil, şişlenmekten kork!”, “Toplu sözleşme hakkımız grev silahımız”, “İnsanca çalışmak insanca yaşamak istiyoruz”, “Sağlıkta ticaret ölüm demektir”, “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Ek ödeme değil, tek ödeme”, “Devletin memuru yoksul olamaz” sloganları attı.
Basın açıklamasını okuyan Hekim Birliği üyesi uzman doktor Nihan Kızıltuğ Gençdal, şunları söyledi:
“ÖLÜYORUZ! ÖLDÜRÜLÜYORUZ! EKONOMİK OLARAK AÇLIK SINIRINDAYIZ! TÜKENİYORUZ!”
“21 mücadele kuruluşunun bir araya geldiği SABİM Platformu’nda yer alan kuruluşlara üye olarak bizlere olan güvenini tasdik eden kıymetli üyelerimiz, siz değerli halkımız ve hastalarımız, ayrı yönlerimizi bir kenara bırakarak sağlık ve sosyal hizmet kolunda görev yapan kamu çalışanlarının ortak taleplerini, haklı mücadelemizi daha sesli duyurabilmek, birlikteliğimizi ortaya koyabilmek adına SABİM Platformu çatısı altında bir araya geldik. Toplu sözleşme taleplerimizi belirleyerek, platformun büyük çoğunluğunun katılımıyla 1-2 Ağustos’ta ülke genelinde iş bırakma kararı aldık. Çünkü; ölüyoruz! öldürülüyoruz! ekonomik olarak açlık sınırındayız! tükeniyoruz!”
“ŞİDDETİ ÜRETEN, BU SİSTEMİN KENDİSİ”
Sağlıkta şiddet olaylarına dikkat çeken Nihan Kızıltuğ Gençdal, “Tırnak makasıyla AVM’lere dahi girilemeyen bir zamanda, silahla polikliniğe girip sağa sola ateş edebilen kişilerle iç içeyiz. Şiddetin gölgesinde hizmet üretmeye çalışırken, her an bu silahtan çıkan bir kurşunla, hatta başımıza indirilen bir oksijen tüpüyle, gelecek bir bıçak darbesiyle ölebiliriz. Şiddeti engellemek için sadece kanunların yeterli olmayacağını biliyoruz. Rant alanına dönüştürülen ve kışkırtılan sağlık talebi, saygının yok edilmesi, eksik istihdamla verilmeye çalışılan hizmet, sanal kuyruklar, 5-10 dakika muayene süreleri… Şiddeti üreten, bu sistemin kendisi, biliyoruz” diye konuştu.
“MEZARDA EMEKLİLİĞE MAHKÛM EDİLİYORUZ”
Seyyanen zam istemediklerini belirten Gençdal, “Çeşitli kalemler altında ödenen ve emekliliğe yansıtılmayan ek ödemelerle avutuluyoruz, kandırılıyoruz. Gerçek enflasyon karşısında bizlere sadece yüzde 17,5 zam reva görülürken, emekliliğimize yansımayan seyyanen zam ile eğitimli olmak cezalandırılıyor ve mezarda emekliliğe mahkûm ediliyoruz. Alım gücümüz büyük bir hızla azalıyor, fazla çalışma ücretimiz, iş hukukuna göre normal mesaimizin 2 katı olması gerekirken, yarısından az alıyoruz. Çocuklarımız için sağlıklı beslenme koşullarını sağlayamıyoruz, eğitim masraflarını, kiramızı bile ödemekte zorlanıyoruz” dedi.
“85 MİLYON VATANDAŞIN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETİ İHMAL EDİLİYOR”
Aile hekimliği uygulaması nedeniyle yurttaşların mağdur olduğuna dikkat çeken Nihan Kızıltuğ Gençdal, şunları söyledi:
“Uluslararası aile hekimliği uygulamaları ile ilgisi olmayan düzenlemeler, yetersiz aile sağlığı merkezi gider ödemeleri, yetersiz aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı sorunu çözülmüyor, düşük tavan katsayısı ve destek ödemesi ile aile sağlığı çalışanları yok sayılıyor ve birçok angarya iş yükü ile 85 milyon vatandaşın koruyucu sağlık hizmeti ihmal ediliyor. 2010 yılından bu yana sayısız başarı elde etmiş aile hekimliği uygulaması, liyakatsiz eller sebebiyle geriye gitmeye devam ediyor. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nu düzenlemek yerine 657 sayılı kanuna göre ceza verilerek anayasal haklar görmezden geliniyor, liyakatsizlik ve art niyet, yönetimdeki etki alanını giderek arttırıyor. Sağlık sistemindeki kargaşa ve huzursuzluk nedeniyle, hekimlerimiz, hemşirelerimiz, ebelerimiz, teknikerlerimiz, teknisyenlerimiz; genel idari, teknik ve yardımcı hizmetler sınıflarındaki çalışanlar gibi sağlık ekibinin hiçbir üyesi artık nefes alamıyor"
“DEMOKRATİK TEPKİMİZİ MEŞRU ZEMİNDE GÖSTERECEĞİZ”
Yetkili sendika olan Memur Sen’in hükümet ile yürüttüğü 7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerini tanımadıklarının altını çizen Gençdal, “‘Nefes alamıyorum, imdat!’ demeyen kimse kaldı mı aramızda? Daha ne kadar dibe vurabiliriz? Artık göğsümüzü gere gere hekimim, hemşireyim, ebeyim, sağlık çalışanıyım demeyi geçtik, çalışanlar olarak memurum demekten utanır hale geldik. Ayrıca, Sarı-Sen’in Toplu Sözleşme Teklifi’nde ileri sürdüğü, dayanışma aidatını kabul etmiyoruz. Sendikal ikramiyenin barajlara bağlanmasını kabul etmiyoruz. Yetkili sendika tarafından kullanılan ve ayrımcılığa yol açan tabip dışı ifadesini kabul etmiyoruz. Ne yapacağız? Kafamızı öne eğip ‘Boş ver, böyle gelmiş böyle gider, başımı derde sokmayayım’ mı diyeceğiz? Yoksa bize yapılan zulme sesimizi çıkarıp tepkimizi mi göstereceğiz? Tabii ki, demokratik tepkimizi meşru zeminde göstererek, hep beraber, tek bir ağızdan artık yeter, hakkımızı verin diyeceğiz Biliyoruz ki, sağlık, en temel haktır. Sağlık hizmetleri bir ekip işidir ve bir bütündür” ifadelerini kullandı.
“SABİM OLARAK KENDİSİYLE YÜZÜYSE GÖRÜŞME TALEBİMİZİ İLETİYORUZ”
Pandemi gibi her türlü zorlukta kamu yararı için çalıştıklarını aktaran Gençdal, sözlerini şöyle noktaladı:
“Ülkemizde oluşacak ideal sağlık sisteminin en büyük destekçisi olan bizler, hastalarımızın nitelikli tedavi olma, bakım alma ve iyileşme hakkını savunduğumuzun bilinmesini arzu ediyoruz. Pandemide, depremlerde ve her türlü zorlu şartlarda halkımıza ve hastalarımıza verdiğimiz fedakârca hizmetin unutulmamasını bekliyoruz. Nitelikli sağlık hizmeti için verilecek bu mücadelede sadece kendimiz için değil, hastalarımız için de mücadele ettiğimizin bilinciyle, tüm halkımızı yanımızda olmaya davet ediyoruz. Bakanımızın mektubunu aldık kabul etmiyoruz. SABİM olarak kendisiyle yüz yüze görüşme talebimizi iletiyoruz”
Açıklamanın sonunda sağlıkçılar, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya Ayla Gürses'in seslendirdiği "Son Mektup" şarkısıyla tepki gösterdi.