Seçimin analizi ve Bahçeli'nin şifreleri
Seçimler 14 Mayısta 1nci tur ve Parlamento, 28 Mayısta da Cumhurbaşkanlığı 2nci tur seçimi yapılarak sonuçlandı ve bitti. İkinci tura Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu kaldılar, sonuçta Sayın Erdoğan yüzde 52,16 Sayın Kılıçdaroğlu ise yüzde 47,84 oy aldılar ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan 13'ncü Cumhurbaşkanı olarak ipi göğüsledi. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ı tebrik ederiz. Seçim sonuçlarının da memleketimize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını dileriz. Bu seçimin sonunda her parti özellikle de muhalefet yani Millet İttifakı şapkayı önüne koyup bir "Faaliyet Sonu İncelemesi -FSİ" yapması gerekmektedir. Millet İttifakı seçimi neden kaybetti? Bu sorunun cevabını aradığımızda birçok sebep ortaya çıkmaktadır ama bazı sebepler başat durumdadır. Bu seçim herhangi bir ülkede bir muhalefet için muazzam seçilebilme sebepleri içerirken Türkiye'de muhalefet seçimi neden kaybetti. 14 Mayıstan evvel İktidar dahi ilk defa bu derece büyük ölçüde seçimi kaybetme endişesi içinde idi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dahi "Emperyal güçler 14 Mayısta bir darbe yapacaklar. Bu seçim bir darbe niteliğinde olacak." diyerek adeta seçimi kaybettiklerinin endişesini ifade ediyordu. Ama öyle olmadı ve hem Parlamentoda hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı Millet İttifakına ciddi bir üstünlük kurarak seçimi kazandı. Hâlbuki Cumhur İttifakı yani iktidar için koşullar son derece zordu. Çünkü 3 yıldır süregelen bir Covit süreci, ardından çok ciddi ve giderek artan hayat pahalılığı ile yüksek enflasyon, sonrasında da seçimden hemen gelen bir büyük felaket 11 ildeki deprem ve onbinlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesi. Bir iktidar için bundan daha kötü şartlar olamazdı. Covit sürecinde birçok esnaf dükkânını kapattı, birçok insan işini kaybetti devamında müthiş bir hayat pahalılığı hızla geldi etin kilosu 350 liraya, soğanın kilosu 30 liraya, peynirin kilosu 160-180 liraya çıktı. Halen de öyle devam ediyor. Arından da onbinlerce insanımızı kaybettiğimiz, yüzbinlerce insanın evsiz yersiz kaldığı tarihin en büyük depremi. Sayın Erdoğan'ın 21 yıllık yorgun bir iktidar olarak bu koşullardaki bir seçimden kazanmış olarak çıkması alenen şapkadan tavşan çıkartması demektir ki çok büyük bir başarıdır ve tebriki hak etmektedir. Peki, bu muhalefetin kazanabilmesi için bu kadar avantajlı koşullar varken Millet İttifakı neden kaybetti? Millet İttifakı bıraksın yıkılmadık ayaktayız hikâyesini. Önce bir özeleştiri yapmaları lazım. 3 seçim geçmiş Muhalefet hep %48 almış. Neresi iyi bunun anlamıyoruz. Cumhur İttifakına oy veren seçmen kasaba gidiyor 350 liraya eti alamıyor ama yine de gidip Sayın Erdoğan'a oy veriyor. Erdoğan her koşulda %52 oy alıyor. Millet İttifakının sahadaki Vekilleri en çok "Siz terörle nasıl işbirliği yaptınız?" sorusuna muhatap olduk diyorlar. Demek ki rakibinin propogandası tutmuş, seçmen bunu satın almış. Karşıt hamle olarak Millet İttifakı ne yapmış, hiçbir şey. Millet İttifakında çalışmayan ortaklar gördük. Örneğin Davutoğlu Konya'da bir miting bile yapmadığı halde daha baştan geçen ocak ayında "biz yedi kişi olarak karar vereceğiz her konuda." dedi. Sayın Erdoğan dahi bu nasıl iş dedi. Sonrasında 7 Cumhurbaşkanı Yardımcısı çıktı ortaya. Halk bu durumu anlayamadı, ne yapıyor bunlar dedi. Bu durum halkta bir kuşku uyandırdı. Seçim sonunda Deva, Gelecek ve DP hiç hak etmedikleri halde Mecliste ciddi sayıda sandalye aldılar. Hâlbuki hepsini topla %1 oy etmiyor. Muhalefetin en büyük hatalarından biri de "ortak liste yapması" idi. CHP %25 oy alıyordu bu partileri aldılar listelerine yine % 25 oy aldılar. Demek ki katkıları sıfır oldu. Sayın Akşener'in seçimler öncesinde 6lı masadan kalkması da çok ciddi bir kırılma noktası oldu ve ciddi ölçüde oy kaybettirdi. Akşener "Masadan kalkmak millete ihanettir." dedi. Ama "kumar masası" diyerek masadan kalktı, sonra gitti tekrar oturdu. Masadan kalkmadan evvel %15 olan oyları seçimde %9lara düştü. Yani 6 puan gibi ciddi bir kaybı oldu. Burada seçmende çok büyük bir güven sorunu oluştu. 6 puan da zaten seçimin kaderini belirleyen en etkin faktör oldu. İyi Parti radikal İslamcı bir parti değil, sağda milliyetçi bir parti. Ama muhafazakârların, liberal milliyetçilerin oylarını alamadı. Yani merkez sağ parti olamadı. Bu seçimde özellikle 2'nci turda kim seçmenini sandığa götürürse o kazanacaktı, Millet İttifakı götüremedi kaybetti, Erdoğan götürdü ve kazandı. Stratejide yapılan hatalar sahadaki taktik doğrularla düzeltilemez. Millet İttifakı stratejik hatalar yaptı ve stratejik öngörüyü ortaya koyamadı. En büyük ağırlığı deprem bölgesine verip, oralarda seçmenle sürekli yüzyüze görüşmelerle seçmeni ikna etme yolunu seçmedi. Diğer illerde fazla miting pek bir oy getirmedi. İkinci turda Deva, Gelecek ve DP zaten havlu atmış konumdaydılar. Bu gün Türkiye'nin siyasi yapıdaki iki ana aksı AK Parti ve CHP'dir. CHP'nin üye sayısı 1milyonu biraz geçiyor. Neymiş efendim, üye kaydında seçici imişler. Öte yandan AK Partinin üye sayısı 12 milyon. Adam eşine de oy verdirdiğinde alın size 24 milyon oy. Bu kadar basit. O zaman sonuç da bu olur. Muhalefet hayal kurmanın ötesine geçemedi. CHP seçim felsefesini değiştirmeden algıları yıkamaz ve seçim kazanamaz. Şimdi bazı aklı evveller "erken seçim" olur diyorlar. Ya Erdoğan en kaybedeceği şartlarda seçim kazanmışken neden erken seçime gitsin ki? Covit, ekonomik kriz, deprem Erdoğan'ın oylarını hiç etkilemedi hatta arttırdı. O nedenle Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ı bir kez daha tebrik etmek gerekir. Tabii şimdi Erdoğan'ın işi de öyle pek kolay değil. Döviz yükselmeye başladı. Dışardan döviz girişi de olmaz ise ekonomi giderek daha kötü koşullara varabilir. Önemli büyüklükte bir kaynak açığı da var. Nasıl temin edilecek bilemeyiz. Cari açıkların nasıl ödeneceği de ciddi bir sorun. Bu durumda Büyüme oranının düşmesi gerekir ki bu nasıl olacak. Çünkü büyüme devam ettirilirse sıkıntı olur. Bu seçimde şunu da gördük; Maslow'un İhtiyaçlar Merdiveni Kuramı Türkiye'de çökmüştür. Yine 9ncu Cumhurbaşkanı rahmetli Süleyman Demirel'in "Tencerenin götüremeyeceği hükümet yoktur." tezi de çökmüş ve tarihe karışmıştır. Daha seçim üzerine çok yazı yazarız. Dün Bahçeli, seçim sonuçlarının ardından muhalefet cephesinde bir değişim bekleyip beklemediğine yönelik soru üzerine, İstanbul'un fethinin yıl dönümünün 29 Mayıs olduğuna işaret ederek "28 Mayıs, fetih öncesi bir tarih olarak, fethin önemi ne ise siyasete de o önemi kazandıracaktır. Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez." diye konuştu. Bu sözler tam da çözülecek şifeler gibi. Önümüzdeki günlerde ne değişecek? İnşallah Türkiye değişmez demek ne demek? Türkiye'nin ne türde değişmesi gibi bir durum söz konusudur? Bahçeli bu konuya açıklık getirmelidir. Bu şifreleri dikkatle takip edeceğiz.