Prof. Dr. Bruce Lawrence, evliya, arif ve mutasavvıfların biyografileri ve eserlerinin abartılı şekilde tanzim ediliyor, "Tasavvuf ehli insanlar mucizevi bir varlık olarak gösterilmeye çalışılıyor. Bence bu da o insanların ve eserlerinin inandırıcılığını zedeliyor. Dolayısıyla bu eserlerin ciddi bir şekilde filtrelenmesi lazım.'' dedi.
Batı'daki Müslüman düşmanlığına karşı İslam'ın doğru anlaşılması için önemli çalışmalarda bulunan ve ''Kur'an-ı Kerim: Bir Biyografi'' isimli eseriyle Kerim Vakfı ve TÜRKKAD tarafından 2012 yılında ''DOST İslam'a Hizmet Ödülü'' alan Prof. Dr. Lawrence, Üsküdar Üniversitesi'nde, ''Biyografi, Hafıza ve Lisan: 17. Yüzyılda Kuzey Hindistan'da Kadiriyye'' başlıklı bir konferans verdi.
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü'nde yarı zamanlı Öğretim Üyesi olan Lawrence, konferansta, tasavvuf metinlerinin ciddi bir şekilde filtreden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Birçok tasavvuf ehli ve müfessirin eserlerinde veya biyografilerinde abartılı bir dil kullanıldığını savunan Lawrence, "Tasavvuf eserleri çok ciddi zorluklar içeriyor. Ariflerin hayatları ve eserleri abartılı bir şekilde tanzim edilmiş ve ediliyor. Çünkü birçok biyografide tasavvuf ehli insanlar mucizevi birer varlık olarak gösterilmeye çalışılıyor. Bence bu o insanlarla ilgili inandırıcılığı zedeliyor. Dolayısıyla bu eserlerin ciddi bir şekilde filtrelenmesi lazım." diye konuştu
Evliyaların hayatlarının abartıdan ve yanlış şeylerden arındırılarak anlatılması, yazılması için kendisine ait bir takım metotları olduğunu aktaran Lawerence, "Benim metoduma göre, bu evliyaların hayatını anlatan tezkirleri anlayabilmek için söyledikleri kadar ne söylemediklerine de bakmamız lazım. Bu tezkireleri yazanlar neden çok bilinen kişileri ve olayları değil de bilinmeyen kişi ve olayları yazıyorlar. Tasavvuf içindeki her şey belli kavramlara oturur. Ben bunlara ilahi kavramlar diyorum. Şahsi tecrübem şunu gösteriyor ki bazen en önemli şey üstü örtülü olabiliyor." ifadelerini kullandı.
Kurumsal tasavvufun 17. ve 21. yüzyıllar arasında bir takım değişikliklere uğradığını kaydeden Prof. Dr. Lawerence, şöyle devam etti:
"Bu nedenle tasavvuf çalışmalarının da değiştiğini görüyoruz. Ve bu dönemde tasavvuf çalışan iki muhalif kamp var. Bir tanesi İslami reformcular, bunlar evliyalığı reddederler. Bir yandan da tarikatları kabul ederler ama türbe ziyaretlerini reddediyorlar. Bazıları da evliyalar haricinde yapılırsa kabul ediyorlar. İslamcı reformculardan bazıları ise tarikat dairesinde kalıyorlar ancak gerek öğretileri gerek bireysel uygulamaları, pratikleri zaman zarfında değişmiş oluyor.
İslam reformcuların çoğu vahdeti şuhudu, vahdeti vücuda tercih ediyorlar. Yani varlığın birliği ve şehadetin birliği. Burada vahdeti vücudun zaruri bir şey olduğu vahdeti şuhudun ise muttasıfın tecrübesine sonradan gelen bir şey olduğu söylüyor yanı asıl olan vahdeti vücuttur diyor. Aslında bu iki yol birbirinden farklı olsa da bir rekabetten bahsetmiyor. Sefinetül Evliya kitabı vahdeti vücudu savunurken Hasenetül Ebrar adlı kitap da vahdeti şuhudu savunuyor. Fakat bir diğerinin görüşünü reddetmiyor."