İstanbul'da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlamak ve ihmaller sonucu bebek ölümlerine neden olmakla suçlanan çetenin davası, kamuoyunun yakından takip ettiği bir süreç haline geldi.
Savunmasında çarpıcı ifadeler kullanan Fırat Sarı, mevcut düzenin kendisinden önce var olduğunu iddia etti. Şunları söyledi:
“Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı. Hayata dair beklentim, umudum kalmadı. Burada içtenlikle her şeyi anlatmak istedim."
Sarı, sistemin nasıl çalıştığını açıklarken, bebek başına yapılan ödemeleri itiraf etti. “Bebek başına 750 lira ya da bin lira ödeme yapardım.” Diyen Sarı, çarpıcı detaylarla itirafını sürdürdü.
DAVADA BUGÜNE KADAR YAŞANANLAR
Çetenin yöneticisi ve üyesi olduğu iddia edilen 47 sanık yargılanıyor. Mahkeme, sanıklara yöneltilen suçlamalara ilişkin delilleri ve tapeleri incelemeye devam ediyor.
Davada 22'si tutuklu olmak üzere sanıklar, savunmalarında iddiaları reddetmeye çalıştı.
Çete üyelerinin, maddi kazanç sağlamak uğruna bebek ölümlerine sebep olduğu iddiası, toplumda büyük bir infial yaratmış durumda. Örgüt elebaşı Sarı’nın yaptığı itiraflar, sistemin kapsamını ve işleyişini bir kez daha gözler önüne serdi.
Duruşma devam ederken, mahkeme heyeti olayla ilgili delillerin incelenmesine ve sanıkların ifadelerinin alınmasına devam ediyor.
“HAYATA DAİR PEK UMUDUM KALMADI"
Rojda Altıntaş'ın aktardığına göre Sarı savunmasında şu ifadeleri kullandı:
“Bu iddianame kapsamında olan bir şey değil, özellikle davacı tehdidinden dolayı toplumun etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmek ve burada içtenlikle her şeyi anlatmak istedim. Hayata dair pek umudum kalmadı. Öyle şeyler çıktı ki, akış hayal gücüne sığmayacak durumlara vardı. Bütün hesaplarıma bakılsın. Sümeyye ve Mehtap dün söylediler, benim onlara borcum var. Çok fazla para harcıyorlar diye para kontrolleri olsun diye para alırdım.
"BEN BİR HİÇ KALDIM"
1975 Bingöl doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi orada tamamladım. 17 yaşımda tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir yürüyüşe katıldım, bu nedenle 4-5 yıl cezaevinde örgüt üyeliğinden yattım. Örgütü benim kadar iyi kimse bilemez. Daha sonra ayrıştım ve güvenlik güçleriyle görüşmeye başladım. FETÖ dönemine kadar devletle bağlantım vardı.
İnsanı varlık yapan ne kadar değer varsa hepsi üzerimden alındı. Ben bir hiç kaldım.”
ESENYURT İLE İLGİLİ ÇARPICI İFADELER
Sarı ifadesine şöyle devam etti:
“Zorunlu hizmetimi Esenyurt Devlet Hastanesi'nde yaptım. Orası, bir hekimin günde 100’ün üzerinde hasta baktığı bir yer. Zorunlu hizmetten sonra 2018 yılında Reyap Hastanesi'nde işe başladım. Reyap Hastanesi'nde çalışınca Esenyurt Hastanesi'nde bir geçmişim vardı.
Esenyurt, İstanbul’un en büyük ilçesi. Orada çok fazla tıp merkezi var. Halkın sosyoekonomik seviyesi düşüktür. Mesela bir gebe, sadece doğum yapacağı zaman, suyu geldiğinde en yakın tıp merkezine gider. Doğum yapan bir annenin bebeğinin ne durumda olacağını kestiremezsiniz. Bebek kötü olunca da bir an önce sevk etmek isterler.”
SİSTEMİ KURMAYA NASIL KARAR VERDİĞİ SORULDU
Sistemi kurmaya nasıl karar verdiği merak edilen ve bu konu hakkında açıklamada bulunan Sarı, “Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi... Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım.
Sözleşmelerle ilgili ne varsa bana her şeyi sorabilirsiniz, her şeyi size detaylı anlatacağım. İlker Gönen ile tanıştık. Kendisi de nasıl tanıştığımızı anlattı. O da benim gibi çalışmayı seven bir insandı. Bu operasyon süresince A Hastanesi dahil birçok hastaneden teklif aldım ama 'yoğunuz' diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu.” İfadelerini kullandı.
Böyle bir sistem kurmadığını, bu sistemin zaten var olduğunu söyleyen Sarı, “İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise 'hizmet işbirliği sözleşmesi' olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs., tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu. Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı." dedi.
"SES KAYITLARINDA BAZI YERLER KESİLMİŞ"
Örgüt lideri Sarı, mahkemede ortaya çıkan ses kayıtlarına da tepki gösterdi. Sarı, "Tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor... Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz. Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş." dedi.
"CANİ OLSAM ÖLÜM ORANI DAHA YÜKSEK OLURDU"
Ölüm oranlarının fazla olmadığını söyleyen Sarı, şu ifadeleri kullandı:
“Benim ölüm oranım, Türkiye’deki hekimlerin ölüm oranının altında. Eğer cani olsam, bu sayı yüksek olurdu. Hakkınızda bir rüşvet iddiası veya katil olduğunuza dair bir haber çıksa, sizin daha önce yargılandığınız insanlar şüpheye düşer. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı'na 'Yapmayın' dedim.”
"BİZİ ŞİKAYET EDENİ EVLADIM GİBİ GÖRÜRDÜM"
CİMER şikayetini yapan hemşire Deniz Korkmaz'a sitem eden Sarı, iddialarda bulunarak "CİMER şikayeti yapanı da evladım gibi yanımda taşırdım. Şikayeti yaptıktan sonra da Duygu Hastanesi'nde çalışmaya devam etti. Deniz Korkmaz, Deniz Gezmiş parkası giyerdi, hastane molalarında Mao okurdu. Deniz Korkmaz, 'Aziz milletim' diyerek şikayetini yapmış. Ama Deniz böyle bir şey bilmez, o aşırı solcudur. Vatan emniyet ile ilişkisi olduğunu düşünüyorum, Deniz vatan millet kaygısı taşımaz” dedi.
İTİRAF ETTİ: BEBEK BAŞI BİN LİRA
Fırat Sarı’nın çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme başkanı ilk olarak, “Gıyasettin Mert Özdemir’i tanıyor musun?” diye sordu. Sarı ise, “Evet sevk işleri ile ilgili bize liste getirirdi. Bebek başına 750 lira ya da bin lira ödeme yapardım” dedi. Sarı, “Hastanelerdeki anlaşmaları kimlerle yaptınız?” sorusuna ise, “Hastane yöneticileri ile yapıyorduk” dedi.
Mahkeme başkanının, “Bir tapenizde, ‘Dursun abinin diplomasını kullanıyoruz ama o olmayacak diyorsunuz ne demek bu?” diye sordu. Sarı ise gülerek, “Şaka amaçlı bir konuşma kimsenin diplomasını kullanmadık vallahi kullanmadık nasıl olur bu” dedi.
HASTANENİN BENİ SIKIŞTIRDIĞI TEK NOKTA"
“Taburcular çok oldu hasta sayılarını arttıralım” konuşması sorulan Fırat Sarı, “Hastane yönetiminin beni sıkıştırdığı tek nokta hasta sayısı. Bu çok normal benim işim hasta sayısını arttırmak. Ben herhangi bir doktora hastayı taburcu etmeyin demedim” dedi. “Gıyasettin Mert Özdemir sizin hastalarınızın taburcularıyla neden ilgileniyor” diye sorulan Sarı, “Evet işgüzar konuşmalar. Mert çok heyecanlı işkolik birisi” dedi.