1997 yılında Iowa ve Minnesota'dan araştırmacılar, telefon anketleri aracılığıyla insanların ne kadarının alarmdan önce uyanmayı başardığını inceledi.
Ankete katılanların çoğu, zaman zaman alarmlarından önce kendiliğinden uyandıklarını ifade etti. Hatta bazıları, alarm kullanmadan bile uyanabildiklerini belirtti.
Ankete katılan bazı bireyler, daha derinlemesine incelemeler için bir laboratuvara davet edildi ve yapılan gözlemler, bu kişilerin belirledikleri uyku saatlerinden sadece 10 dakika sapma ile uyanabildiklerini gösterdi.
Nörobiyolog Dr. Ravi Allada'ya göre, beyinde bulunan ve vücudumuzun sirkadiyen ritimlerini düzenleyen "ana saat" olarak adlandırılan suprakiazmatik çekirdek, bu önemli işlevi yerine getiriyor.
Bu saat, gece uykuya dalma ve sabah uyanma gibi günlük rutinleri düzenlemeye yardımcı olur.
Bu süreçte, çevremizdeki ışık seviyelerinin de büyük bir etkisi vardır.
Bazı özel hücreler gözlerimizde, göz kapaklarımız kapalı olsa bile şafaktan önce ve sonra meydana gelen ışık değişimlerini algılayabilir.
Bu bilgi, vücudumuzun biyolojik olarak uyanma zamanına yaklaştığında uyarılmasına yardımcı olur ve kortizol gibi hormonların salgılanmasını tetikliyor.
Örneğin uçağa yetişmek zorunda olduğumuzda neden alarmdan önce aniden kalkarız?
Dr. Allada, vücudumuzun yatağa girdiğimiz andan itibaren ne kadar zaman geçtiğine göre değişebileceğini ve durumun, neredeyse kum saati gibi işlediğini belirtiyor.
Ancak her zaman mükemmel çalışmadığını belirtmekte fayda var.
Özellikle çok yorgun olduğumuz zamanlar vücudumuzun ihtiyaç duyduğu uyku, biyolojik saatini geçersiz kılabilir.