Ülkü Ocakları eski Başkanı Sinan Ateş'in Ankara'da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmesine ilişkin dava bugün Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek. Davanın beş gün sürmesi planlanıyor. Dava ise başladı.
22 SANIK HAKİMLER ÖNÜNDE
Suikastla ilgili iddianamede yer alan 22 sanık, "tasarlayarak kasten öldürme", "tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs", "tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" ve "ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına kadar çeşitli hapis cezalarıyla yargılanacak.
İŞTE YAŞANAN GELİŞMELER:
16.40: Sinan Ateş davası yarın saat 09.00'da devam edecek.
16.10: Duruşmada, polislerden Aşkın Mert Gelenbey’in savunmasına geçildi.
Tetikçi Eray Özyağcı, 28 Aralık'ta özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey'in kullanımındaki transporter araçla Ankara'ya getirilmişti. Gelenbey, Özyağcı’yı çocukluktan tanıdığını, son konuşmalarında Ankara’ya geleceğini öğrendiğini, bunun üzerine birlikte Ankara’ya gitmeyi teklif ettiğini öne sürdü. Gelenbey, "Murat Can Çolak'ın (diğer polis) yola çıkacağımızdan haberi yoktu. Bir süre sonra Ankara’ya gitmeyi teklif ettim. Böyle bir olay için gideceğimizden haberim yoktu” dedi.
16.05: Sanıklardan Hakan Saraç da suçlamaları reddederek, beraatini talep etti.
"BEN SİNAN ATEŞ’İN KİM OLDUĞUNU BİLE OLAYDAN SONRA ÖĞRENDİM"
15.28: Sanık Zekeriya Asarkaya'nın savunmasına geçildi.
Sanık Suat Kurt’un, tetikçi Eray Özyağcı’nın kalması için evini ayarladığı Asarkaya, “Suçlamaları kabul etmiyorum. Ben Sinan Ateş’n kim olduğunu bile olaydan sonra öğrendim. Bu kişileri tanımam etmem, resmen arada kandırıldım. Evimin karşısında kamera var, bilsem bunları misafir eder miyim? Her şeyin üzerine yemin ederim benim böyle bir cinayetin işleneceğinden haberim yoktur. Tahliye talebim ne demek, ben beraatimi talep ediyorum. Rahatsızım, hastalığım ilerledi” ifadelerini kullandı.
Asarkaya, “Ben Sinan Ateş’in adını ilk kez emniyette öğrendim. Vedat’la Eray gençlerdi, Suat biraz daha büyük. Ben rahat etsinler diye yanlarında fazla kalmak istemedim. Benden yardım isteyen Suat’tı, Suat 'benim param var, sana yük olmayayım, diğer arkadaşların durumu yok' dedi, onlar bende kaldılar. Suat otelde kaldı” dedi.
14.24: Sanık Tolgahan Demirbaş'ın savunmasına geçildi.
Eski Ülkü Ocakları yöneticisi sanık Tolgahan Demirbaş, FETÖ iltisaklı algı operasyonu yapıldığını, Ülkücü camianın zan altında bırakıldığını söyledi.
Demirbaş, "Kimseyi hiçbir suça azmettirmedim. Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Maktulle hiçbir husumetim yoktur. Kendisiyle bağım yoktu. Tesadüfen denk gelmişliğim yoktur. Sanıkları tanımam, onlar beni tanımaz, ayrı şehirlerde yaşayan insanlarız. Sizlere saygım üzerine, kutsal saydığım tüm inançlar üzerine yemin ederim ki böyle bir olay olacağından haberim yoktu. Olay olduktan sonra öğrenmiş bulunmaktayım.
Gizli kalması gereken bilgiler cımbızla çekilmiş, sistemli şekilde verilmiş, FETÖ iltisaklı basın mensuplarına ve sahte hesaplara servis edilmiş, bir algı operasyonu yürütülmüştür. Azmettiren sıfatı taşıyan birine sorulacak sorular sorgumda sorulmamıştır" dedi.
Tolgahan Demirbaş, şöyle devam etti:
"Yüksek lisans mezunu, iki dil bilen öğretmenim. Türkiye Şampiyonluğu elde etmiş milli sporcuyum.
Olaydan sonra Ankara’dan bile ayrılmadım. Savcılığa davet üzerine gittim, adli kontrol aldım. Bir yanlış olmasın diye yüzümü iki kere karakola gösterdim. Cep telefonumun içinden yok bilgi alınmış, bilgiler kurtarılmış, hepsi yalan. Suçlamaları reddediyorum. Bu dosyadan aklanacağıma inanıyorum. Yüce Türk adaletine sığınıyor, inanıyorum.
Ben cep telefonumu bu olayla bir bağlantım yok diye şifaen kendim teslim ettim. Bilgilerin hepsi olaydan 8 ay öncesine ait olaydır.
Yaşanan üzücü olaylar nedeniyle maktule karşı camiada bir tepki oluşmuştu. Maktulün evinin önüne pankart asılacaktı. Herkes bu konuda bir çaba sarf etmiştir, ben de ettim. Cep telefonumdan çıkan bilgilerin maktule ait olduğu iddia ediliyor. Ben o bilgilerin maktule ait olduğunu bilmiyorum, kimseye atmadım. Maktule ait uçuş bilgilerini kimseye atmadım. Bizim ülkemiz kabile devleti değildir. Ricayla emniyet müdürünü de arasan kimse kimsenin güncel konum bilgisini veremez. Ben bunu bir polis çocuğu olarak biliyorum. Telefondan çıkan, art niyetli olduğuna inandığım bilirkişi raporunda, olaylar 8 ay öncesine ait olduğundan, bu olayla ilgisi olmadığı su götürmez gerçektir.
"BİLİRKİŞİ RAPORUNDAKİ ADRESLERİN HİÇBİRİNE GİTMEDİM"
Maktulle aynı camianın insanı olduğumuz için bana soruldu. Ankara’nın saygın eski cinayet büro amiri Mustafa Ensar Aykal beni arada, ‘Çukurambar’da yaşanan olaydan haberin var mı’ diye sordu. ‘Haberim yok’ dedim, kapattım. Bilirkişi raporunda da 1 dakika 6 saniye yazmaktadır. maksimum 10 saniye sürmüştür. Tutuklandığım süre boyunca bir kere daha görüşmemiş, konuşmamışızdır. Bilirkişi raporundaki adreslerin hiçbirine gitmedim. Bu hususların hepsi görmezden gelinmiş.
Emre Yüksel’le aynı camiada olmakla birlikte tanışıklığımız vardır. Ben Emre’yle o gün sosyal faaliyet yapmak üzere, hep gittiğim, arkadaşıma ait olan çiftlik evine gitmeye karar verdim. Ben öğretmenliği bırakıp kamu görevliliğine geçmeye çalıştığımdan beri özellikle sık giderim, mangal, piknik yaparım. Emre Yüksel bir gün önce ruhsatlı tabancasını almıştı. Yüksel beni aradı, yanında bir arkadaşı olduğunu söyleyip ne yapacağımı sorunca çiftliğe geçeceğimi söyledim.
Atış da yapacaktı. Ben geçtim, merkezi yerden kendisine konum attım. Gecikeceğini söyleyince yolun karşısına geçtim, benzinliğe girdim, arabayla ilgili işlerimi yaptım. Emre Yüksel misafirinden ayrılamayacağını söyleyince çiftliğe geçtim. Sonra gelemediği için buluşmak için Ankara’ya döndüm, restoranda yemek yedik.
Ben sonra İstanbul’a geçtim, geldi beni aldı İstanbul’a gittik. Gece kaldık. (Mahkeme başkanı 'Ankara’da eğlenecek yer mi yok' diye sordu) Efendim biz hayatı böyle yaşayan insanlarız, yollarda geçiyor. Aklımıza geldi, gitmek istedik. Ben bir gece cumadan çıkıp Hakkari’ye de gittim.
Serdar Öktem’le suç tarihinde bir irtibatım olmadı. Serdar Öktem niye Ankara’ya geldi bilgim yok.
"AİLEM VE ÇOCUĞUM MAĞDUR OLDU"
Ailem, ben, komplo teorileri içeren iftiralarla mağdur haldeyiz. Ben 4 yaşındaki oğlumu diplomat olur diye özel okula gönderiyordum. Şu anda babası yanında yok, 10 yaşında. İlk aylar 'yurtdışında, Bosna’da' dendi benim için. Tabii ki maktulün çocukları gibi mağdur değildir ama benim çocuğum da mağdur. Babasının cezaevinde olduğunu sosyal medyadan, haberden öğrendi."
"BANA KONUM BİLGİSİNİ MUSTAFA ENSAR AYKAL VERMEDİ"
Demirbaş, avukatların soruları üzerine şu cevapları verdi:
"Ben Mustafa Bey’e ev adresini sordum, dönüyorum dedi, dönmedi. Telefonunu yollayan Mustafa Bey değildir. Maktule ait eve, iş yerine gitmedim, görmedim. Tekrar ediyorum; bana konum bilgisini Mustafa Ensar Aykal vermedi.
Ben kimseye 'kalemi kırıldı' demedim. Oğlum yılbaşını geçirmek istediği için annesinden aldım. Oğlumla birlikte ablamların evine gittim. Evde eksik kalan gıdaları almak için markete çıktığımda birden etrafımı polisler sardı. Elimden telefonu aldı.
Beni gözaltına almaya gelen polislerden biri de Mustafa Ensar Aykal’dır, biz nasıl suç ortağı olabiliriz. Ayşe Hanım'la hiçbir alakam yok, biz sadece evin önüne pankart asmak istedik. Hiçbir ülküdaşımın hiçbir çocuk ve kadınla ilgisi olamaz.
Aytaç Bey’i (sanık Aytaç Ataç) 8-10 yıldır tanırım, Çukurambar’daki mekanların da sahiplerini aşağı yukarı tanırım. Çocuklarımız birlikte büyüdü, sahibi olduğu kafeye sıklıkla gideriz."
"BİLİRKİŞİ RAPORU YANLIŞ YAZILMIŞTIR"
Ateş ailesinin avukatı, “Mersin’deki Çağrı Ünel olayı 15 Mart’ta yaşanıyor. Siz 10 Mart’ta Mustafa Ensar Aykal’ı pankart olayı için, konum için arıyorsunuz. Siz yaşanmamış olayı 5 gün öncesinden tahmin edip pankart asmak istiyorsunuz?” diye sordu. Demirbaş, “Bilirkişi raporu yanlış yazılmıştır o zaman” cevabı verdi.
Demirbaş, şöyle devam etti:
"Benim camiada yetkim yoktur. Ben şerefli camiama ömrümü verdim.
Audi marka araç kamuya ait. Arabayı Emre'ye sorun. Benim bildiğim kadarıyla o araç, işi olan herkesin kullanabileceği bir araç."
Cinayeti dosyasında, yapılan araştırmalarda, Demirbaş’ın cinayetten dakikalar önce tetikçinin kaçırılacağı konumu Emre Yüksel’e gönderdiği ortaya çıkmıştı. Aynı konum bilgisi tetikçiyi taşıyan motokurye Vedat Balkaya’nın telefonunda da bulunmuş, daha sonra Demirbaş ve Yüksel’in 06 AT 5021 plakalı ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli olduğu öğrenilen Audi marka çakarlı bir araçla tetikçiyi aldığı ve Bolu’ya götürdüğü bilirkişi raporuna girmişti.
"BÜTÜN BUNLARIN HEPSİ KOMPLO TEORİSİDİR"
Demirbaş, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Bütün bunların hepsi komplo teorisidir. Devletimiz muz cumhuriyeti değildir. Bu yalnızca pankart asma olayı için sorulmuştu.
Ben emniyete alındığımda plakası, modeli, rengi bile olmayan bir araç gösterildi. Bu araca Eray Özyağcı’nın bindiği söylenmektedir. 'Bu eşkale yönelik başka aracın geçmediği değerlendirmekte olup, bu kişinin de Tolgahan Demirbaş olduğu düşünülmektedir' diye zan altında bırakıldım ben. Bilerek ve isteyerek algı yaratılmıştır. HTS’den sonra aktarım noktasına geçmek için bir sürü alternatif olduğu belirtilmesine rağmen, 'bizim tespitimiz bu' denilseydi anlardım. Her şey gözardı edilmiş, art niyetli bir tutumdur.
"OLCAY KILAVUZ’LA OLAYDAN ÖNCE GÖRÜŞTÜĞÜMÜ HATIRLAMIYORUM"
Mustafa Abi’ye ulaşamadığımda Oğuz Kaan’ı aradım. Merakından beni aradı. Kılıçarslan Yaman merakından aradı. ('Olcay Kılavuz da mı merakından aradı' sorusu üzerine) Olcay Kılavuz’la olaydan önce görüştüğümü hatırlamıyorum. Olay bir yere çekilmek istenmektedir. Bu kayıtlar yalandır, bu bilirkişi raporu bence hatalıdır."
Avukatların “İddianameye yeterince eksik hususla yazılmış. Bilirkişi raporları basına yansımış” sözleri üzerine mahkeme başkanı, “Bizim görevimiz basına yanmışız iddialar değil. Biz burada iddianameyi baz alıyoruz” diyerek avukatlara tepki gösterdi.
"İpi çekilmiş demekten kastım, teşkilatla camia ile ilgisi kalmadı, aforoz edildi anlamındadır"
Demirbaş, bilirkişi raporunda Sinan Ateş’e ilişkin “İpi çekilmiştir” yazışmasının sorulması üzerine bu kez, “İpi çekilmiş demekten kastım, teşkilatla camia ile ilgisi kalmadı, aforoz edildi anlamındadır” yanıtı verdi.
Ardından Ateş ailesinin avukatı Ali Yücel, “Rahmetli Sinan Ateş’in avukatı ve arkadaşıyım. Siz benim adımı bilmiyorsunuz ama araç plakamı Aykal’a gönderiyorsunuz. O da ev adresimi ve kişisel bilgilerimi size iletiyor. Bu tarihlerde pankart asmak istiyordunuz. Benim de mi arabama pankart asacaktınız. Amacınız neydi?” diye sordu.
Demirbaş, “Sizinle bir alakası yok. Bana bir plaka geldi. Ben plakayı sordum. Neden sorulduğu hususunda herhangi bir ilgim yok” diye yanıt verdi.
14.20: Verilen aranın ardından duruşma yeniden başladı. Avukatların Doğukan Çep'i sorgusu devam ediyor.
12.01: Doğukan Çep'in savunması başladı.
Çep, şunları söyledi:
"2013 yılında Gezi olayları sıradan Gazi Gümüşsuyu’nda DHKPC’li teröristlerle vurma olaylarım olmuştu. Kırmızı fularlı kız Ayşe Deniz, Öykü Dilara Keskin… En son bunları vurduktan sonra ESP’nin derneğine giriyoruz, basıp içeride 10 kişiyi vuruyoruz.
En son Hasan Ferit Gedik ölüyor. Uyuşturucuya karşı yürüyormuş. Biz yakalandık, yargılanmaya başladık. Google Hasan Ferit Gedik yazın Allah için tabutun üstüne bakın. DHKPC bayrakları. Biz bunları vurmuşuz, yargılanmaya başlamışız. Ayşe Deniz, Gezi’ye gidiyor, Gezi de ağaç içinmiş ya. Ayşe Deniz Gezi’den sonra Kandil’e gidiyor. Karayılan’ın yanında fotoğrafları var, Karayılan kızları sever. Sonra Ayşe Deniz Rakka’ya gidiyor, orada ölüyor.”
Mahkeme Başkanı “Sabahtan beri ne anlatıyorsun” diye araya girip Çep’e kızarak tepki gösterdi.
Devam etmek istediğini söyleyen Çep, şöyle devam etti:
“Vurduğum Cebrail Günebakan da 'Kobani’ye gideceğiz' diyor. Halbuki bunlar MLKP’de silah eğitimi alıyor. Amara Kültür Merkezi’nde pankart açmışlar, ölüyorlar. Bu şekilde davalarım düştü. CHP’nin milletvekilleri gelir, davalarımı sever.
"SİNAN ATEŞ'E 'BANA YARDIM EDER MİSİN?' DEDİM, 'ELİMDEN GELENİ YAPARIM' DEDİ"
Çep, cinayetten önce Sinan Ateş'le aralarında geçtiğini iddia ettiği olayları şöyle anlattı:
"Evet ben azmettirdim. Çıktım cezaevinden. İki sene sonra ceza aldım. Tahliye oldum. Aranıyordum. Aziz Mahmut Hüdai Camisi’nde namaz kılıyor, zikre katılıyordum. Bir gün sabah namazı çıkışında Sinan Ateş geldi. Yan yana namaz kıldık, zikir yaptık. Ben de DHKP/C’li vurmuşum, yardım istedim. 2013’te Hasan Ferit Gedik’ten ceza almışım. ‘Bana yardım edebilir misin’ dedim. ‘Elimden geleni yaparım’ dedi.
Telefon numaramı verdim. Ayrıldık. 20 gün sonra aradım. ‘Sen bizim hayallerimizi gerçekleştirdin kardeşim, elimden geleni yapacağım’ dedi. Beklemeye başladım. 2020 yılında telefon çaldı ‘Dosyanı halledecekler, 1 milyon istiyorlar’ dedi. ‘Ben o kadar veremem’ dedim. ‘200 bin TL verelim, dosyanı halledecekler’ dedi. ‘Ayarlayayım’ dedim. Bir hafta 10 gün sonra aradım. 'Nereye getireyim’ dedim. ‘Ben seni akşam arayayım’ dedi. Taksim’de bir otele çağırdı. Otelin önünde parayı verdim, ayrıldım.
"BEN BUNU AYAKLARINDA VURACAĞIM DEDİM"
Bazen İstanbul’da birilerini soruyordu. Tanımadığımı söylüyordum. ‘Kardeşim bekliyoruz, haber vereceğiz’ dedi. 2021’de telefonum çaldı. ‘Kardeşim, bir 200 bin TL ödememiz lazım’ dedi. ‘Aynı kişilere ödemiyoruz’ dedi. 'Arayacağım seni' dedim. 4-5 günde ayarladım. ‘Kardeşim seni ayarlayacağım’ dedi. 3-4 gün sonra kendisi aradı. ‘Üsküdar’da sahile gelir misin’ dedi. ‘Gelirim’ dedim. Arabada oturuyorlardı. Arka koltuğa oturdum. ‘Kardeşim uzun sürecek ama hallolacak, acele etme’ dedi. Parayı verdim, çıktım. Hayatıma devam ettim. Tatile gidiyorum. Bodrum’a gidiyorum. Ayetelkürsi okuyor, gidiyordum.
Kasım ayı sonuna yaklaştık. ‘Paranın tamamını vermen lazım’ dedi. ‘Tamamını ayarlayamam’ dedim. ‘Ne ayarlıyorsan ver, eli kulağında, dosya çözüm aşamasında, vermen lazım’ dedi. Sağdan soldan, borç harç toparladım. Bir hafta içinde 200 bin TL ayarladım. ‘Kardeşim Ankara’ya gelir misin’ dedi.
Gittim, 'Ankara’dayım’ dedim, ‘Çukurambar Liva Pastanesi’nin konumunu yaz gel’ dedi. Ben gittim, geldi. Parayı verdim. ‘Eli kulağında bekle, merak etme, bundan sonra paranın tamamını ayarlaman lazım’ dedi. Çıktık dışarıya. ‘Burası benim ofisim’ dedi. Tam binanın önünde beyaz bir arabanın içini açtı, benim verdiğim parayı koydu. Bir tane Mercedes. Ayrıldım, İstanbul’a gittim.
Aralık başlarıydı. ‘Ne oldu' dedim. ‘Haber bekliyorum, kardeşim sabret’ dedi. ‘Olmuyorsa paramızı geri alalım’ dedim. ‘Çocuk oyuncağı mı, adamlara para verdim, nasıl geri alayım’ dedi. Arıyorum arıyorum açmıyor, açan adam açmamaya başladı. Ben de bir iki gün daha bekledim. ‘Ben bunu dedim ayaklarından vurucam, Ankara’ya gidiyorum’ dedim. Eray da yanımda. ‘Abi' dedi 'ben gider vururum.”
"ÖLMESİNİ İSTEMEZDİM"
Mahkeme başkanının araya girmesi üzerine Doğukan Cep, “Ben öldürmeye gönderseydim, öldürmeye gönderdim derdim. Allah’tan başka kimseden korkum yok. Ölmesini de istemezdim, nasıl öldüğünü de bilmiyorum. Delikanlı gibi öldürdüm derdim. Sevip sevmemek önemli değil. Bunu öldür, öldürtme demem” dedi.
"NASIL ÖLDÜ BİLMİYORUM, ŞOK OLDUM"
Çep, şöyle devam etti:
'Ben bunu vururum' deyince (Eray) voltayız biz… Suat abiyi aradım, 'abi benim bir işim var halleder misin' dedim. 'Bana bir iki gün Ankara’dan ev lazım' dedim. Cinayet desem bunlar benim telefonumu açmaz. 'Suat abi, Liva Pastanesinde oturdum, ofisi şurada, sadece çıkınca haberi ver'. Ben arkadaşımı, dostumu bile isteye yakmam, hain biri değilim.
Suikast yapmaya gelen insan arkadan vurur gider, yüzünü kapatır gider, karşıdan gelir göğsü gerer vurur. Suikast yapmaya gelen insan silahı böyle tutmaz. Nasıl öldü bilmiyorum, şok oldum, Suat abi şok oldu. Dünyam başıma yıkıldı, bütün film bitti. Dört gün sonra yakalandım. Halk TV, Sözcü Gazetesi 'suikast' dedi. Halk TV, Sözcü hiçbir şehit ailesinin haberini yapmadı. Suat abi Allah korkusu olan bir insan, 'niye böyle oldu' deyince 'böyle olsun istemedim' dedim.
"BENCE SELMAN'IN MERMİSİYLE KARNINDAN VURULDU, ERAY'A YAZILDI"
Bence büyük şaibe var. Şaibeli, araştırılmasını istiyorum. Ayağından vurduruyorum, yere düşüyor ama karnından kurşun var. Eray'ın yere düştüğünde karnından vurması mümkün değil. Karakolda mermiler farklı yazdılar. O açı Selman'ın (Sinan Ateş öldüğünde yanında olan ve omuzundan vurulan akrabası Selman Bozkurt) açısı. Bence Selman'ın mermisiyle karnından vuruldu, Eray'a yazıldı.
"BASTIĞIMIZ MERMİ STERLİNG; BASTIĞIMIZ MERMİYİ BİLİYORUZ, APTAL DEĞİLİZ"
Eray motordan indi, ‘Vurdum’ dedi. Biri bağırmış ‘Abiyi vurduk, abiyi vurduk’ diye. Ben bunlara ‘ölmüş' dedim, 'ayağından vuracaktınız hani’ diye bağırdım çağırdım. Ölmesini istemedim. Bastığımız mermi Sterling. Bastığımız mermiyi biliyoruz, aptal değiliz."
Tetikçi sanık Eray Özyağcı da, “Doğukan Abi’yi aradım, ben ayaklarından vurdum ama ‘Reisi vurduk’ diye arkadan ses geldiğini söyledim. 'Bu işin içinde iş olmasın' dedim” savunması yapmıştı.
"SİNAN ATEŞ'LE FACETİME ÜZERİNDEN İLETİŞİM KURDUM"
Çep, avukatların soruları üzerine savunmasına şöyle devam etti:
“Sinan Ateş’le facetime numaramdan iletişim kurdum. Hat takmıyorum telefona, Facetime üzerinden iletişim kurdum. Sinan Ateş ilk tanıştığımızda Ülkü Ocakları başkanıydı, ben onunla camide karşılaştım. Benim Ülkü Ocakları’yla bir bağlantım yok, bilmem etmem. Yardım istedik.
Karakolda 'suikast yaptın, hükümeti falan filan' diye dayak yedik. 18 ay bir dosya açılmaz mı? 7’nci ayda savcı Durdu Özer telefonları göndermiş. 18 ay yattık ya, ayağından vurdurduk.
Eray şimdi erkek ya, benim başımdan geçen olayları ismimi vermemek için kendi başından geçmiş gibi anlatıyor, erkeklik yapıyor. Her şeyi ben ayarladım."
11.45: Suat Kurt'un savunması devam ettiği sırada, sanık sandalyesinden geriye dönen sanık Doğukan Çep, basın bölümünde oturan gazetecilere gülerek başını salladı.
11.30: Sanık Suat Kurt’un savunmasına geçildi.
Müşterek fail suçlaması ile cinayet suçlamasını kabul etmediğini söyleyen Kurt, “Büyük üzüntüyle ifademi verdim. Doğukan Çep aradı, ‘Bir alacak verecek davasından bir kardeşimle ilgili sıkıntı var, Ankara’ya gider misin abi. Sana adres vericem, bu adreste şahıs kaçta gidiyor, kaçta geliyor bilgi istiyorum' dedi. Eray’ı karşılayan, Zekeriya ile evi ayarlayan benim” dedi.
Tetikçi Özyağcı, duruşmanın başındaki savunmasında kendisini, yakalandığı Ankara’daki evde kimin karşıladığı sorulunca, 'Suat abi karşıladı' demiş, “Adresi ve konumu kimden aldınız?” sorusuna ise 'Doğukan Çep' yanıtı vermişti.
Mahkeme başkanı, “Sormadın mı alacak verecek davasında niye adres soruyorum, takip ediyorum” diye sordu. Kurt, “Rahmetli kaçta giriyor, kaçta gidiyor diye baktım” diye cevap verdi. Mahkeme başkanının sorusunu yinelemesi üzerine Kurt bu kez, “Bana 'dövülecek, en fazla ayaklarından vurulacak' denildi Doğukan Abi tarafından. Ben MHP ile Ülkü Ocakları’yla bağlantım yok. Vurulacak biriymiş, bilmem” dedi.
Mahkeme başkanının “Doğukan sana 'vurulacak' dedi yani” diye araya girmesi üzerine, Kurt savunmasına şöyle devam etti:
“Dövülecek, en fazla ayaklarından vurulacak dedi. Eray’ın vurulacağını telefonda konuştuklarında öğrendim. Ayın 26’sında Ankara’ya gittim. Kendi kimlik bilgilerimle otele yerleştim. Doğukan adres bilgilerini attı, girişini çıkışını ilettim. İfademdeki her şey doğrudur. 27’sinde cezaevine girdim, 28’inde çıktım. Ben cinayet işleneceğini bilsem kendi kimlik bilgilerimle otelde kalmam. Bu kadar aptallık etmem herhalde.
Eray’ı öyle tanımam etmem, bir iki kez görmüşümdür.
11.24: Mahkeme heyeti salona geldi. Duruşma, aranın ardından yeniden başladı.
11.23: İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ile eski Ülkü Ocakları Genel Başkanları Atila Kaya, Suat Başaran, Hakan Ünser ve Alişan Satılmış, ilk bölümde olduğu gibi duruşmanın ikinci bölümünde de yan yana oturdu.
11.22: CHP Genel Başkanı Özgür Özel, duruşma salonundan ayrıldı. Eski CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, duruşmanın ikinci bölümünü de yan yana oturarak izleyecek.
10.54: Mahkeme heyeti, duruşmaya 11:20'ye kadar ara verdi.
10.25: Sanık Vedat Balkaya’nın savunması başladı. İddianameye göre, Ateş’i öldüren tetikçi Eray Özyağcı, kendisini bekleyen Vedat Balkaya’nın kullanımındaki motosikletle, Gölbaşı’nda atıl durumda bulunan bir benzin istasyonuna bırakılmıştı.
Balkaya, ifadesinde "Beni Kocaeli'nde bir ormana götürdüler. Fena dövdüler, ismini bilmediğim bir adamın ismini vermemi istediler. Çırılçıplak kaldım. Aynı üç gün boyunca Ankara Emniyet'te yaşadım. Ben işin aslını ilk Kocaeli Emniyeti’ne götürülünce öğrendim. Ben böyle bir şey olacağını, birinin vurulacağını bilseydim asla girmezdim. Ben kandırılarak getirildim, alet edildim. Ben bir alacak davası olduğunu, araç gerektiğini söyledikleri için yardım ettim" dedi.
10:10: Mahkeme Başkanı avukatlara söz vererek, Özyağcı'ya ilişkin soruları aldı. Özyağcı, “Ben yalnızca Doğukan Abi’mi korumak istedim” dedi.
Özyağcı, kendisini, yakalandığı Ankara’daki evde kimin karşıladığı soruldu. 'Suat abi karşıladı' dedi. Adresi ve konumu kimden aldınız sorusuna ise 'Doğukan Çep' yanıtı verdi.
Vedat Balkaya’nın motoru nereden temin ettiğine dair bilgisi olup olmadığı sorusuna, 'Doğukan Abi'nin parasıyla aldık' dedi.
Özyağcı, kendisini kaçtığı yerden alan kişinin “Mustafa Kemal”' adında bir kişi olduğunu öne sürdü. Ancak iddianameye göre, Özyağcı'yı alan kişi Tolgahan Demirbaş. Özyağcı, Tolgahan Demirbaş yerine “Mustafa Kemal” dediği bir şahıstan bahsederek, kendisini kaçıran ve Gölbaşı’ndan İzmir’e götüren kişinin de bu kişi olduğunu iddia etti. Demirbaş’ın adını asla vermeyen Özyağcı, Mustafa Kemal isimli kişinin kimlik ve adres bilgilerine sahip olmadığını öne sürdü.
Ancak iddianameye göre, Ateş’i öldüren tetikçi Eray Özyağcı, kendisini bekleyen Vedat Balkaya’nın kullanımındaki motosikletle, Gölbaşı’nda atıl durumda bulunan bir benzin istasyonuna bırakıldı. Bu esnada benzinlikte kendisini Citroen C-5 marka bir araç bekliyordu. Bu araca binen Özyağcı, daha sonra yine Gölbaşı’nda bir noktaya bırakıldı. Daha sonra buradan alınarak önce Bolu’ya, ertesi gün de İstanbul’a götürülen Özyağcı, 6 Şubat depremlerine kadar kayıplara karıştı. Özyağcı’yı benzinlikten alarak kameraların bulunmadığı bir noktaya bırakan aracın Tolgahan Demirbaş’a ait olduğu belirlendi. Yapılan araştırmalarda Demirbaş’ın cinayetten dakikalar önce tetikçinin kaçırılacağı konumu Emre Yüksel’e gönderdiği ortaya çıktı.
10:08: Sanık Doğukan Cep’e söz verildi. “Ben bu davanın baş aktörüyüm, azmettiriciyim. İfade vermek istiyorum” dedi. Mahkeme başkanı, "Sıranı bekleyeceksin" uyarısında bulundu.
09.40: Cinayetin tetikçisi sanık Eray Özyağcı, ifade vermeye başladı.
Özyağcılar, Doğukan Çep'in anlaşmazlık nedeniyle kendisini Sinan Ateş'i vurmak için Ankara'ya gönderdiğini, kendisini de olay yerine Vedat Balkaya'nın götürdüğünü söyleyerek, “Aradım aradım ulaşamadım, bir dosya için bana söz vermişti, sözünü tutmadı. Bir para göndermiştim" dedi. "Ben senin için Sinan Ateş'i gider ayaklarından vururum' dediğini söyleyen Özyağcılar, "Sonra Suat Abi’yi (Kurt) aradım, ‘Kalacak yer lazım’ dedik. Doğukan Abi ile beraber otoparka gittik. Otururken bana ‘Her şeyi ayarladım, Ankara’ya gitmem kaldı’ dedi" ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı Özyağcılar’a, ifadesi ile savunması arasındaki çelişkileri sordu. Sanık Özyağcılar, söylemediği şeylerin ifadeye yazıldığını öne sürdü.
Tetikçi Özyağcılar, olay anını anlatırken, “Doğukan Sinan'ın yanında iki kişi var, sadece ayaklarından vur uzaklaş dedi. Ben sadece Sinan Ateş’in sağlı sollu ayaklarına ateş ettim efendim. Bana yanındakiler ateş etti. En son şöyle bir ses duydum: ‘Reisi vurduk, reisi vurduk’ diyorlardı” diye savunma yaptı.
Mahkeme başkanı ise “Kamera kayıtlarını izledim, sana doğru koşuyorlardı. Kim reisi vurduk diye bağıracak sana” diye sordu. Özyağcılar, “Ben duyduklarımı söylüyorum vallahi efendim” dedi.
Özyağcılar, savunmasına şöyle devam etti:
"Doğukan Abi’yi aradım, ben ayaklarından vurdum ama ‘Reisi vurduk’ diye arkadan ses geldiğini söyledim. 'Bu işin içinde iş olmasın' dedim. Sonra Doğukan Abi beni arayıp, ‘Oğlum Sinan Ateş ölmüş, ben size ayaklarından vurun demedim mi’ diye kızdı. Ben öldürmedim, ben yapmadım abi dedim. Kızdı, bağırdı, çağırdı.
İfadelerimde Doğukan Abi'yi (Doğukan Çep) korumak için yalan söyledim."
09.33: Sanıklara soruldu, sanıklar MHP avukatlarının davaya katılma talebini kabul etti, sanık müdafileri 'takdir mahkemenindir' dedi. MHP avukatlarının dilekçesi ve dilekçedeki 1 adet flash bellek dosyaya eklendi. Savcı, suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle MHP avukatlarının katılma talebininin reddedilmesini talep etti. MHP'nin suçtan zarar gören sıfatı bulunmadığından, katılma talebinin reddine oybirliğiyle karar verildi. Karar, salonda alkışlarla karşılandı.
09.30: Avukatlar İbrahim Ethem Yiğit ve Çağrı Can Pak, MHP adına davaya katılma talep etti ve dilekçelerini mahkemeye sundu.
09.25: Mahkeme başkanı, salondakileri ve sanıkları "sakin olacaksınız, tahriklere kapılmayacaksınız" diye uyardı, Doğukan Çep'in salona getirilmesini istedi. Çep, jandarma eşliğinde salona yeniden getiriliyor.
09.24: CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in sosyal medya hesabında, duruşma salonundan bir fotoğraf paylaşılarak "Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş suikasti davasını Sincan'da takip ediyoruz. Adalet tecelli edene, suikast üzerindeki sis perdesi aralanana kadar bu davanın takipçisi olacağız. Yanı başında olacağız demiştik, Ayşe Hanım adalet tecelli etmiştir diyene kadar yanı başındayız..." ifadeleri kullanıldı.
09.22: Mahkeme heyeti salona geldi.
09.10: Salona en son, cinayeti planlayan ve organize eden Doğukan Çep ile eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş getirildi. Doğukan Çep, "Bay Kemal nerede" diye bağırınca, jandarma eşliğinde salondan çıkarıldı.
09.08: Sanık yakınları, salonun ayrı bir bölümüne alındı ve diğer izleyicilerle aralarında güvenlik bariyeri oluşturuldu
09.05: Tutuklu sanıklar, kelepçeli olarak duruşma salonuna getirildi.
08.50: Saadet Partisi Grup Başkanı Selçuk Özdağ ve Sinan Oğan, duruşmanın yapılacağı salona geldi.
08.45: Ayşe Ateş, duruşmaya 5 polis tarafından korunarak getirildi. Ateş, kendisine giydirilen çelik yeleği duruşma salonunun girişinde çıkardı.
08.45: Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, duruşma salonuna geldi. Ateş, Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu ile yan yana oturuyor.
08.45: CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, duruşma salonuna geldi. CHP heyetinde Genel Başkan Yardımcıları Murat Bakan ile Gül Çiftçi ve Parti Sözcüsü Deniz Yücel de yer alıyor.
08.45: Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, duruşma salonuna geldi.
08.40: İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve beraberindeki heyet, duruşmayı takip etmek üzere Sincan Cezaevi'ne geldi.
08.30: Yoğun güvenlik önlemleri alındı
Davanın ilk duruşması için Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nün etrafında güvenlik önlemleri alındı. Girişte yoğun araç trafiği oluştu. Kampüs yakınında polis arama noktası ve bariyerler kurulurken, müşteki ve yakınları ayrı bir noktadan; basın, ziyaretçi ve avukatlar ayrı bir noktadan içeri alındığı aktarıldı. İçeri alındıktan sonra ise kayıt yaptırarak duruşma salonunun olduğu bölgeye girilebiliyor.
5 GÜN SÜRECEK
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş, Ankara'nın Çankaya ilçesi Çukurambar semtinde 30 Aralık 2022'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Ateş'in ölümüyle ilgili 22 sanık, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkacak.
Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülecek dava, 5 gün sürecek.