Demirbank, Türkiye ekonomisinde önemli bir rol oynamış ve uzun yıllar boyunca finansal alanda güçlü bir konuma sahip olmuştu. Ancak, bankanın iflası ve ardındaki nedenler, büyük bir tartışma konusu haline gelmiş durumda.
1953 yılında Nuri Cıngıllıoğlu liderliğinde demircilerin çoğunlukta olduğu 79 ortakla kurulan Demirbank, kuruluşundan itibaren sektördeki etkisini arttırmış ve zamanla Türkiye'nin en büyük bankalarından biri haline gelmişti.
Özellikle 1980'li yıllarda aldığı kararlarla büyümesini hızlandıran Demirbank, 1990'larda yaklaşık 200 şubeye ulaşarak sektörde önemli bir konum edinmişti.
Ancak, Türkiye ekonomisinin dalgalı dönemleri ve özellikle 2000'li yılların başında yaşanan ekonomik krizler, Demirbank'ı olumsuz yönde etkilemeye başladı.
Bankanın bünyesinde bulunan büyük bono ve tahvil portföyü, ekonomik dengesizlikler ve yüksek faiz oranları nedeniyle değer kaybetmeye başladı. Bu durum, Demirbank'ın likidite sorunları yaşamasına ve sonrasında iflas sürecine girmesine yol açtı.
2001 yılında Türkiye'deki ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte, Demirbank'ın TMSF'ye devredilmesi kaçınılmaz hale geldi.
Bu süreç, Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini tetikleyerek diğer bankaların da batışına neden oldu. Demirbank ise HSBC tarafından satın alınarak Türk bankacılık tarihinde önemli bir dönüm noktası oluşturdu.
Demirbank'ın iflası, Türkiye ekonomi tarihindeki önemli derslerden biri olarak hatırlanırken, bankanın geçmişi ve krize sürükleniş süreci, finansal yönetim ve risk kontrolü açısından da önemli bir örneği oluşturmaktadır.