Taşımacılık hizmeti veren bir kişi ile Uber Türkiye şirketin tüm gerekli şartlarını yerine getirip araç yatırımı yaptı.
Şirketin Türkiye'de faaliyet gösterebilmelerinin artık imkansız hale geldiğini bahane etmesi üzerine araç sahibi ile çalışmayı bıraktı.
Araç sahibinin dava açması üzerine oluşan zararın Uber tarafından karşılanmasını talep etti.
Davalı şirket vekili taraflar arasında uygun şekilde kurulmuş bir vekalet sözleşmesi bulunmadığını belirtip davanın reddini istedi.
Dava Yargıtay'a kadar uzandı. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, emsal nitelikteki karara imza attı.
Kararda, Uber ile araç sahibi arasında yazılı bir sözleşme olmasa da fiili sözleşme ilişkisinin bulunduğu anlaşıldığı için işin esasına girilmelidir denildi.
İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, davacı vekili; davalı ile davacı arasında yazılı sözleşme bulunmadığını beyaz etmesi üzerine uzun süreli olarak devam eden sözleşmesel ilişki olduğunu, bunun devamında ise müvekkilinin davalının yolculara verdiği taşıma hizmetinin gerçekleşebilmesi için minibüs tipi aracını sağladığı gerekçesiyle ve müvekkilinin çeşitli yatırımlar yaptığını, davalı standartlarında araçlar temin ettiğini, araçları dizayn ettiğini, ancak davalının tek taraflı olarak ilişkiyi sonlandırmasının müvekkilini zarara uğrattığını belirtmesi üzerine toplam 10 milyon TL bedelinin davalıdan tahsil edilmesini talep ve dava etti.
Davalı olan Uber Turkey Yazılım Ve Teknoloji Hizmetleri Limited Şirketi vekili; davacı ile Uber Turkey arasında vekâlet benzeri bir iş görme ilişkisi olmadığını belirtildi. Uber'in Türkiye'de faaliyet göstermesinin hem fiili açıdan hem de hukuken imkânsız hale gelmesi sebebiyle TBK madde 136 uyarınca U.B.V'nin borcunun sona erdiğini, destek hizmetlerinin sona ermesinde müvekkilinin ihlali veya herhangi bir kusuru olmadığı ifade edildi.
Davacının benzin gideri, araç servis bakım ve muayene ücreti, kasko ücreti, noter masrafları gibi giderleri Uber Turkey'den talep etmesinin mümkün olmadığı belirtilirken taraflar arasında uygun şekilde kurulmuş ve geçerli bir vekâlet sözleşmesi bulunması gerektiği, somut olayda taraflar arasında vekâlet sözleşmesi bulunmadığı bir vekâlet ilişkisinin var olduğu varsayılsa dahi, Uber Turkey'den talep etmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini talep etti.
İLK DERECE MAHKEMESİ DAVAYI REDDETTİ
İlk derece mahkemesi, U. B.V. ile Uber Turkey arasında imzalanmış ve davalı Uber Turkey'in U.B.V.'nin temsilcisi olduğunu gösterir herhangi bir sözleşme veya delil sunulmadığı için davacı tarafından davalı Uber Turkey ile arasında bulunduğu iddia olunan sözleşme ilişkisinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verdi.
Davacı vekili İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde istinaf başvurusunda bulundu.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İSTİNAF TALEBİNİ REDDETTİ
Bölge Adliye Mahkemesi, Uber mobil uygulaması hizmetinin tedarikçisi olmadığı gibi, sözleşmeye taraf olduğunun ispat edilemediği için davalı şirketin iştigal konusunun, aracı ulaşım hizmetleri sağlamak konusunda yazılım ve teknoloji desteği ve pazarlama hizmetleri sağlamak olduğu ifade edilirken dava dışı U.B.V şirketinin temsilcisi veya acentesi olduğunun dosya kapsamındaki deliller ile ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verdi.
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulundu.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ: "İŞİN ESASINA GİRİLMELİDİR"
Temyiz incelemesi için dosya Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’ne geldi. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi emsal nitelikteki karara imza attı.
Kararda şu ifadeler yer aldı;
“U. mobil uygulaması, davacıya kendi aracını kullanarak taşıma hizmeti sağlayabilmesi için bir platform sunmaktadır. Davalının da kabulünde olduğu üzere, davalının faaliyet alanı, dava dışı U.B.V’ye pazarlama ve destek hizmetleri sunmaktan ibarettir. Bu hizmetler çerçevesinde; davalı, davacı gibi Uber mobil uygulamasına kayıt olup yolcu taşıyan kişilerden ve yolculardan gelen sorulara müşteri destek hizmetleri sunmuş, ofis yönetim hizmetlerini gerçekleştirmiş ve operasyon destek hizmeti sağlamıştır. Davalı ile dava dışı U.B.V arasında yazılı sözleşme bulunmasa da, sözleşme ilişkisinin bulunduğu fiili durumdan anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.”