Vakti gelmeden/şikayet etmeden
Merhaba dostlar, birkaç gün evvel tekrar duyduğum bir söz bana; bildiğim ama zaman içinde unutmuş olduğum bir durumu tekrar hatırlattı: "Şikayet şükrü götürür". Öyle olur ya hani bir sözü defalarca duyarız pek etki etmez, ama bir gün öyle bir anda veya öyle birisinden duyarız ki; o söz bize gökyüzünden gelmiş bir mesaj olur adeta. Ben bu gibi durumlar için vakti saati gelmiş diyorum. Vakti gelmeden sözler bile tesirli değil...
Hiçbir şey vakti gelmeden gerçekleşmez. Hayat bir zamanlama ustasıdır. Olaylar öyle bir sırada tahakkuk eder ki şaşırır kalırız. Biliriz ama yine de şaşarız.
Şikayet etmekle ilgili düşüncem ise, gün içinde ve hayatımızın genelinde ne kadar şikayet ettiğimizin farkına varmamız gerektiği. İyi bir şeylerden bahsederken bile şikayet eder gibi söyleyebiliyoruz. Bu alışkanlığı terk etmeliyiz. Çünkü şikayet etmek ya da bahane sunmak istersek yığınla var. Biz safımızı belirleyelim. Başarmak mı istiyoruz yoksa ne kadar zor olduğunu kendimize ve etrafa ispat etmek için mi tüm bu çabamız?
Bir yola baş koymak, yeni bir atılıma niyetlenmek ve başarmak hepsi gayretle olacak şeyler. Şikayet ise, gayretimizi ve o yoldaki azmimizi sekteye uğratacak bir durum. Neden biz önümüzü açmak ve ilerlemek varken şikayet edip yerimizde sayalım ki?
Şikayet etmeyi seçenlerin hali ortada. Bir de sürekli şikayet edip durumunda hiç değişiklik yapmayan bir topluluk var. Hepimizin etrafında vardır. Her görüştüğünde aynı dertten bahseder ama çözüm yolu aramaz, çözümü bilse de yapmaz. Bu kişiler, ya konfor alanından çıkmaya cesareti olmadığından karar almaya ve uygulamaya korkarlar ya da bu şikayet ettikleri şeyden beslenirler. Evet kurban psikolojisi tam onlar için söylenir; şöyle ki, çevrem bana acısın, bana hak versin, benim yerimde başkası olsaydı asla dayanmazdı gibi kendilerini ters yönden yüceltme yolunu seçtiklerini düşünebilirler. Ancak işin aslı öyle değil, kimse hayatındaki sorunu çözmediği ve idare ettiği için alkışlanacak değil. Kişi kendi bu yolu seçmiş ve mutluysa hiç sözüm yok ama yine de sürekli şikayet eder pozisyonda olması kendisi ve çevresi için can sıkıcı bir durum.
Önümüzde yaşanılası bir hayat varken enerjimizi düşüren kişi ve olaylarla değil bizi geliştiren, neşelendiren, mutlu eden durumlara yoğunlaşmalıyız. Biz pozitif kalmaya niyetlendikçe hayatımızda şikayet edeceğimiz şeyler azalacaktır.
Tabii bunun alışkanlık kısmı da var, şikayet ettikçe edesin gelir, yoluna çıkan engellere takılmadan geçmeyi öğrendikçe ve bundan keyif almaya başladıkça bilinçli olarak bu yolu seçer ve bunu alışkanlığın haline getirirsin. Yani neyi alışkanlığa çevireceğimiz de bizim seçimimiz ve bizim elimizde.
Yeni bir hayata başlamak istiyorsanız bakış açınızı hayata rağmen değil, hayatla beraber, akışın içinde yaşamaya çevirin. Çok faydasını göreceğinize garanti veriyorum. Bir ömürde birbirinden farklı kaç dönem yaşıyoruz. Her gün yeniden doğarak yenileniyor, başka insanlar oluyoruz. Birkaç sene önce aldığımız kararları beğenmiyoruz. Hayatın akması gibi biz de bir akış içerisindeyiz. Örneğin eski okul yıllarını düşündüğümüzde ya da eskiden yaşadığımız bir yerden geçtiğimizde bir yabancılaşma oluyor sanki o dönem kapandı ve bugün çok farklı bir dönem gibi...
Bugünden itibaren biz de şikayeti bırakıp, daha çok harekete geçeceğimiz bir alışkanlık geliştirmeyi kendimize hediye edelim. Hediye deyince illa ki paketlenmiş bir nesne mi olması gerekiyor? Bundan güzel hediye mi olur?..