Son dönemde haberlerde sıkça karşılaştığımız şiddet olayları, toplumumuzun derin yaralarını gözler önüne seriyor. Bu durum, tek bir olayla açıklanamayacak kadar sistematik bir sorunun varlığını ortaya koyuyor. Peki, toplumumuzda şiddet neden bu kadar yaygınlaştı? Bu sorunun cevabını ararken, göz ardı edemeyeceğimiz bazı temel nedenler bulunuyor.
EKONOMİK ÇÖKÜŞÜN PSİKOLOJİK YANSIMALARI
Bir toplumun sağlığı, bireylerin psikolojik ve sosyal durumuyla doğrudan ilişkilidir. Özellikle ekonomik sıkıntılar, insanların yaşam kalitesini düşürerek şiddete eğilimi artırabilir. 17 bin 2 TL asgari ücret ve 12 bin 500 TL emekli maaşının 20 bin TL üzerindeki açlık sınırının altında olması, milyonlarca insanın borç batağına saplanması, geleceğe dair umutların yitirilmesi gibi durumlar, bireylerde büyük bir stres ve çaresizlik yarattı. Bu durum, aile içi şiddet ve toplumsal huzursuzluk gibi birçok sorunun tetikleyicisi olabilir.
ÇOCUKLUK TRAVMASININ BÜYÜYEREK YAŞANMASI
Aile, bireylerin ilk sosyal öğrenme ortamıdır. Anne baba arasında yaşanan şiddet, çocukların psikolojisini olumsuz etkileyerek şiddete eğilimi artırabilir. Çocukluk döneminde şiddete tanık olan bireyler, yetişkinlikte de şiddet döngüsünü sürdürme riskiyle karşı karşıyadır. Bu durum, şiddetin nesilden nesile aktarıldığı bir döngünün varlığını gösteriyor.
ADALETİN YOKLUĞU, ŞİDDETİN BESİNİDİR
Adalet duygusu, toplumların temel direklerinden biridir. Adaletin tesis edilmediği, suçların cezasız kaldığı bir ortamda, insanlar kendilerini güvensiz hisseder ve şiddete başvurma eğilimi gösterir. Cezaların caydırıcı olmaması, suçlulara mesaj verememesi ve adalet sistemine olan güveni zedelemesi, toplumda bir çöküşe neden olabilir.
Toplumumuzda yaşanan şiddet sorununu çözmek için kapsamlı ve uzun vadeli bir çaba gösterilmesi gerekiyor. Bu çabanın merkezinde, ekonomik eşitsizlikleri azaltmak, sosyal devlet ilkesini güçlendirmek, çocukların sağlıklı bir ortamda yetişmesini sağlamak ve adalet sistemini etkin hale getirmek gibi hedefler yer almalı.
