Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Rüzgar Hasan Kalkan

Rüzgar Hasan Kalkan

DİJİTAL İMGELER

5 bin kamera ile kültür endüstrisi

Geçen haftaki yazıda Frankurt okulunun önde gelen temsilcilerinden Theodor W. Adorno ve Max Horkheime'dan yararlanarak kültür endüstrisine değinmiş ve bu alandan kaçış olmadığını belirtmiştik. Onlara göre bu alandan asla kaçış yoktur, kaçış olsa dahi yabancılaşma olacaktır.

Tıpkı Alexis de Tocqueville’in yüz yıl önce yaptığı çözümlemenin, geçen zaman içinde tümüyle doğru olduğu ortaya çıkmıştır gibi. Özel kültür tekellerinin egemenliği altında tiranlık bedeni özgür bırakır ve saldırısını ruha yönelti. Hükümdar artık şöyle demez: Ya benim gibi düşün ya da öl. Şöyle der: Benim gibi düşünmekte özgürsün; yaşamın, malın, mülkün, her şeyin senin olarak kalacak, ama bugünden itibaren aramızda bir yabancısın.

Aslında bu açıklama farklı bir düşünce ile de olsa topluma karşı gelen birey öyle ya da böyle sistemin dışına atıldığına vurgu yapar ve kültür endüstrisinden kaçış olmadığını söyler. Fakat Adorno ve Horkheimer bunu, bireylerin topluma karşı çıkışı olarak görmemektedir. Bu bireylerin topluma uzak duruşu çoğu zaman kendi tercihleri değildir. Genelde maddi yetersizlikler ötürü tüketim furyasının uzağına itilirler. Bu anlamda, burada bireylerin seçimi değil de olan düzenden dolayı dışarı atılması durumuna atıf vardır. Aydınlanmanın Diyalektiği’nde bu kavram şöyle geçer: Açlık çekip üşüyen herkes, özellikle bir zamanlar gelecek vaat etmişse damgalanır. O artık outsider’dır [dışlanan] ve cezası ölüm olan suçlar dışında işlenebilecek en ağır suç budur.

Peki kaçınılmaz olan neydi? Adorno’nun imkânsızlığı mı? Bir film üzerinden açıklamak gerekirse Thruman Show filminin sahte dünya’sı mı? Yoksa Kültür Endüstrisi’nin kendisi mi? Kültür endüstrisi, bireye bir yaşam alanı tanımamakta ve bireyselliği kendi potasında eritmektedir. Kişiye dar bir alanda farklılaşma imkânı tanımaktadır. “Sonuçta kişi, sistemin gücü ile özdeşleşme, hem de onun tarafından araçsallaştırma baskısına boyun eğmektedir.”

Tıpkı Truman Show’da olduğu gibi. Truman yaşadığı yapay ve dar bir alanda farklılaşmaya çalışmış bunun sonucunda Fiji’ye gitmek istese de sistemin ona dayattığı şartlandırma, biçimlendirme ve koşullandırılmış hayattan çıkamamaktadır. Çünkü her şey onun Seaheaven adasını terk etme olasılığını ortadan kaldırmak için tasarlanmıştır ve 5 bin kamera ile de bunu kaydetmiştir.

Adorno’nun boş vaktin değerlendirmesiyle ilgili ortaya attığı kavramlar için Truman Show’dan daha etkileyici bir örnek olmazdı herhalde. Merak edenler bir önceki yazımı okuyabilirler. Adorno, modern dünyada boş vaktin her yerde olan ve oldukça kötü niyetli eğlence makinesinin ve yine onun deyişiyle “Kültür Endüstrisi’nin elinde olduğunu söyler.”

Filmde Truman’nın en mutlu zamanlarında karısı, izleyicilerin görebileceği şekilde araya mısır gevreği veya mutfak aleti reklamlarını koyar ve en duygusal zamanında yani öldüğünü sandığı babasıyla karşılaştığı sahne bile bira reklamına ortam hazırlar.. Kültür endüstrisi müthiş bir aldatmaca ile bir yandan izleyicisinin; özlem, sevgi, ayrılık, kavuşma vb. duygularını beslerken diğer yandan Truman’ın kişisel mutluluğu arasına yerleştirilen reklamlar ile izleyicilerini yanlış ihtiyaçlara teşvik eder.

Truman, Seaheaven Ada’sının yapay bir yer ve içindeki herkesin rol yaptığını anlayınca her ne pahasına olursa olsun oradan kaçmaya çalışır. Yapımcısı Ada’dan kaçmasını engellemek için türlü türlü şeyler denerken, milyonlarca insan da ihtiyacı olan aksiyonu, başarma duygusunu Truman’ın yaşadığı gerçek olmayan Ada’dan, ama kendisi gerçek olan yaşamından tatmin etmektedir. Tüm bu aksiyonun doruk noktasının sonunda kapıyı açıp giderken, yapımcısının dış dünyayı daha sahtekâr, daha yapay olduğu uyarılarını dikkate almayarak gerçeğin peşine düşmüştür. Filmin o müthiş kapanış repliğiyle, kültür endüstrisinin görünmeyen yöneticilerini de karanlıkta bırakmıştır.

Truman: Ve olur ya belki sizi göremem.. iyi günler iyi akşamlar ve iyi geceler.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları