LİGHTHOUSE FİLM İNCELEMESİ
The Lighthouse filmi, siyah beyaz çekilmiş bir filmdir. Filmde kullanılan siyah ve beyazın dengesi, seyirciye olayları daha iyi geçirme konusunda etkili olmuştur. Örneğin, filmde bir masanın üzerinde duran fenerin yansıttığı ışığın oyuncunun yüzüne yansıması, bu yansıma sayesinde oyuncunun yüzündeki ifadeyi görmemizi sağlamış olup aynı zamanda siyah beyaz dengesini de oluşturmuştur.
Filmin çekiminde 35mm kamera kullanılmıştır. Kamera bazı sahnelerde durağanken bazı sahnelerde ise takip halindedir. Filmde alt ve üst açı sıklıkla kullanılmış ve bunu yaparken kamera izleyici gözünden olayları görmüştür. Filmde alan derinliği de sıklıkla kullanılmıştır. Kamera oyuncunun arkasında durağan bir şekilde durarak alan derinliğiyle seyirciyi filmde bulunan fenerin içerisine çekmiş ve seyirciye olayı tamamiyle hissetmeyi amaçlamıştır. Filmde kamerayı yakın çekimlerde de çok sık kullanmışlar bu da filmin içerisindeki gerilimi seyirciye net bir şekilde göstermiştir.
Filmde öne çıkan bir diğer şey ise ritimdir. Filmde bir çok sakin, heyecanlı, gerilimli sahneler bulunur ve bu sahnelerde kullanılan sesler, oyuncunun ses tonu aynı zamanda oyuncunun hareketleriyle eş değer ilerliyor ve filmin de siyah beyaz olmasıyla bu ritimler daha etkili hale geliyor. Örneğin, iki oyuncunun birbirlerine “what, what” diyerek yükseldikleri o sahnede aynı zamanda filmin altından gelen sessin ritmiyle beraber oyuncuların da ses ritimlerinde bir artış oluyor bu da filmi daha çekici bir hale getiriyor.
Filmin kurgusuna gelecek olursak, filmde siyah perde halinde olaylardan olaylara geçmelerle gizem katılmış bir kurgu, daha sonrasında bir süre kesilmeden devam eden kurgular, bunun yanında da ardı ardına kesilen kurgular ve daha sonrasında kurgu aşamasında zaman atlamaları görüyoruz. Bu kurgu, filmin gerilimini ve gizem unsurunu daha da artırıyor.
Mekan olarak film için özel olarak yapılmış bir fener kullanılmıştır. Fenerin inşası ve mekan içerisinde bulunan materyaller denizciliğin simgelerini taşıyor ve filmin duygusunu ve olaylarını yansıtabilmek için güzel bir ortam oluşturuyor. Ayrıca, fenerin uzak bir adada bulunması, filmin karakterlerinin izolasyonunu ve yalnızlığını daha da vurgulamaya yardımcı oluyor.
Bir diğer önemli detay ise kullanılan kostümler. Filmde bir işçi ve bir şef görüyoruz. İşçinin üzerinde pek temiz olmayan sıradan kostümler görüyoruz. Zaten böyle olmasaydı abes bir görüntü olmuş olurdu. Şef de ise yine aynı şekilde pek özenli olmasa da üzerine giymiş olduğu yelek vs. bulundukları yerin hava şartlarını yansıtıyor ve film ve oyuncuların karakterleriyle bir bütünlük sağlıyor.
Caravaggio ve Rembrandt’ın resimlerinde görüldüğü üzere ışık ve gölge oyunları The Lighthouse filmiyle benzerlik gösteriyor. Olayı daha iyi anlatabilmek için ışık belirli bir nesnenin ya da kişinin üzerine veriliyor ve gölgelerle de bir takım oyunlar yapılıyor. Bu ışık ve gölge oyunları, filmin atmosferini ve gerilimini daha da artırıyor.