Müzik ruhun gıdasıdır
Her insanın müzik dinleyişi, ona hissettikleri farklıdır. Her insanın müzikle bir hikayesi vardır. Benim hikayem de çocukluğumda başladı. İlk okuma yazmayı ben bir çocuk şarkısında öğrendim ve müzik sanırım benim için tam o anda anlam kazandı.
O günden sonra müzik, hayatımın her anında benimle beraber oldu. Bir ilaç gibi benim için müzik ister mutlu olayım, ister hüzünlü, ister kızgın ya da öfkeli müziğin öyle bir gücü var ki benim gözümde her zaman duygularıma ışık tutabiliyor ve duygularımı ifade etmemin en iyi yolu oluyor.
Birçoğumuzun hayatı metro, metrobüste geçiyor. Kargaşa, gürültü, ama o kulaklığı taktığım anda kendi dünyamın içerisine dalıyorum. Günlük koşuşturmanın arasında bir an olsun durup, sevdiğim bir şarkıyı dinlemek, bana kendimi yeniden bulmam için bir fırsat sunuyor.
Benim için müzik bir tuval gibi boyar ve her notasıyla beni oradan alır başka bir yere götürür.
Bence müzik sadece benim için değil, herkes için farklı anlam taşır. Kimileri için bir kaçış yolu, kimileri içinse bir kutlama vesilesidir.
Ama şöyle durum bir düşünsenize üzgün bir anınızda dinlediğiniz o müzik sanki sizinle konuşuyor gibi değil midir? Böyle dokunmaz mı içinize? Benim için öyledir mesela üzgün bir anımda açtığım o müzik benim ruhuma işler, kendime getirir beni bir eş, dost olur bana.
Sevgili okurlarım, sonuç olarak müzik bence tam anlamıyla ruhun gıdasıdır. Ben onsuz bir hayat düşünemem!
Müziksiz bir hayatı kabul edenlere de üzgünüm ama hiç anlam veremem…
Her notasında, her melodisinde, her ritminde hayatın farklı bir yüzünü gösterir bana müzik. Bu yüzden her gün, müziğe zaman ayırmayı ve onunla ruhumu beslemeyi ihmal etmem.
Çünkü biliyorum ki, müzik olmadan ruhum eksik kalır.
Sevgili okurlarım, size tüm kalbimde söylüyorum ki müziğe eğer yeterince hayatınıza dahil etmiyorsanız bu yazıyı okuduğunuzdan itibaren müziği hayatınızda daha çok yer verin. Ama müziği dinlemeyin, müziği hissedin!
Her bir sözcüsü, melodisi, notası size bir mesaj veriyor.