“Topla tüfekle kazandığın toprağı, masada vermeyeceksin”

Merhaba.

Değerli okurlarım bundan böyle Pazar günleri bu sütunda birlikte olacağız. Güncel olaylardan, geçmişte yaşananlardan, sağlığımızla ilgi konulardan, yakın tarihimizden elimden geldiğince sizlere bilgi aktarmaya çalışacağım.

Değerli okurlarım yarın 24 Temmuz. 24 Temmuz 1923 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi sayılan ve Sevr paçavrasının çöpe atıldığı “Lozan Barış Antlaşması”nın, imzalanmasının 100. Yılı.

Bu antlaşmayla, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuki açıdan devlet olarak tanınması sağlanmıştır. Şimdi günün tarihî önemini de göz önüne alarak bu konuyu irdelemek isterim.

Bilindiği gibi Lozan Barış Konferansı (11 Kasım 1922–24 Temmuz 1923), İsviçre'nin Lozan (Lausanne) şehrinde 8 ay sürmüş ve Türk tarafının kayıtsız şartsız bağımsızlık talebi nedeniyle çetin tartışmalar altında geçmiştir.

Topla tüfekle kazanılan

toprak masada verilmez

Millî Kurtuluş savaşını kazanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk, Lozan görüşmelerine giden heyetin başkanlığına savaş kazanmış muzaffer Garp Cephesi Komutanı, Cumhuriyetin Hariciye Vekili, İsmet İnönü’yü seçmiştir. Bundaki amaç, İsmet İnönü’nün çok iyi komutan olmasının yanı sıra çok da iyi bir diplomat olmasıdır. Atatürk, Lozan görüşmelerinde İsmet İnönü’nün bu vasıflarının psikolojik üstünlük sağlayacağını biliyordu. Ve bu ön görüsünde ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştı. İtilaf devletleri karşılarında bu deneyimli asker ve diplomatı görünce masaya 1-0 yenik oturmuşlardı.

***

İsmet Paşa, Mudanya Mütarekesini imzalarken, diplomasi alanında da ilk önemli başarısını elde etmiş oluyordu. Bundan sonra İsmet Paşa, Türkiye’nin bağımsızlığını onaylayacak olan Lozan Konferansında Türkiye’yi temsil edecek ve yaşamının en parlak sınavlarından birini verecektir. Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam isimli eserinde vurguladığı gibi, “Yakın tarihimizde bir başka müdahalesi olmasaydı bile İsmet Paşa, yalnız Lozan’daki mihnetleri, direnişleri ile, unutulması mümkün olmayacak bir yer işgal edebilirdi.”

Atatürk’ün İsmet İnönü’ye verdiği “topla tüfekle kazandığın toprağı, masada vermeyeceksin” talimatı, bir şekilde görüşmelerin sonucunu tayin ediyordu.

***

Bu arada Lozan görüşmelerinde Ankara Hükümeti tarafından görüşmeleri gerçekleştiren heyete14 maddelik bir talimat listesi verildi. Bu talimatların başında, en çok önem arz eden 3 kırmızı çizgimiz bulunmaktaydı. Birincisi kapitülasyonların kaldırılması. İkincisi Musul. Üçüncüsü de Ermenistan meselesidir.

Bu konularda Atatürk’ün verdiği kesin talimat şöyleydi:

“Bunlar masaya gelirse, sormana gerek yok, kalk gel.” Tutanaklara Musul meselesi İsmet İnönü’nün şu sözleriyle geçmiştir: “Tarihsel olarak Musul bizimdir ve halk bize bağlı olmak istiyor. Koyun sandığı, referandum yapın. Musul vilayetine bağlı sancaklara Sorun. Kime bağlanmak istiyorlar.”

***

Değerli okurlarım Antlaşmanın imza törenini izleyen Ali Naci Karacan’ın o anlara ilişkin tasviri oldukça ayrıntılıdır Bunu sizlerle paylaşarak yazımı noktalama istiyorum:

“İsmet Paşa her zamanki vakur, ciddi duruşu ile istediğini yapmış, hakkını almış bir insan sükûnet ve soğukkanlılığıyla bekliyordu. Yüzündeki daimi aydınlık, gözlerinin her zamanki siyah ve zeki parlayışı, bugün daha çok dikkate çarpıyordu.

“(…) Saat üçü beş geçe, İsviçre hükümeti adına Konfederasyon Reisi [Başkanı] Mösyö Scheurer, reis vekili [başkan yardımcısı] sıfatıyla Mösyö Şvarts ve Mösyö Chultess, önlerinde beyaz mantolu, elinde, içine kalem konmuş hokka taşıyan bir tören hademesi, içeri girdiler. Ayağa kalkıldı. Bu üç kişi kürsünün önüne geldiler ve oradaki üç koltuğa yerleştiler.

“(…) Reisin imzaya daveti üzerine, konferans genel sekreteri Mösyö Massigli yerinden kalkarak İsmet Paşa’ya doğru geldi, kendisini selamladı ve:

“Buyurunuz, evvela zatı devletiniz imza edeceksiniz” dedi.

“Bu ilk imza devletler tarafından Türkiye’ye karşı bir şeref olarak takdim edilmekte idi.

“Türkiye devleti başdelegesi İsmet Paşa, yerinden kalktı, oradaki masaya doğru yürüdü ve masanın tam ortasına gelince durdu. Sağ elini “Jaquette a taille”ının [gündüzleri resmî ziyaret ve davetlerde erkeklerin giydikleri, arkası yırtmaçlı, etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlak kesilmiş ceket- Jaketatay-] iç cebine götürerek oradan renkli bir mahfaza çıkardı, açtı, içinden bir altın kalem aldı ve Gazi Mustafa Kemal’in, vatanın kurtarıcısı Büyük Ata’nın antlaşmayı imzalamak üzere kendisine gönderdiği tarihî kalemle, ayakta, biraz eğilerek, genel sekreter Massigli’nin önüne koyduğu antlaşmaya, 24 Temmuz 1923 tam saat üçü dokuz geçe imzasını attı.

“Tarihî an, işte o andı. İşte o andı ki, 24 Temmuz 1923 yılı Salı günü saat tam üçü dokuz geçe, İsmet Paşa’nın attığı bu imza ile Osmanlı İmparatorluğu tasfiye edilmiş ve yeni Türkiye devleti kurulmuş oluyordu! Aynı zamanda 9 yıllık genel Avrupa savaşı, o imzanın atıldığı anda, 24 Temmuz 1923 Salı günü saat tam üçü dokuz geçe bitiyordu.

“Herkes meraklı gözlerle İsmet Paşa’nın imza atışını takip ediyor. Salonda çıt yok. Sol taraftakiler sükûnetle, Türk delegeler heyetinin antlaşmayı, sözleşmeleri, beyannameleri imzalayıp bitirmesini ve sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar.

“(…) Türk heyetinin anlaşma ile eklerini, protokollerini imzalaması yedi dakika sürdü.”

Lozan’da ilk imza İsmet Paşa tarafından saat 15.09’da atılıyor ve aynı gün saat 17’den itibaren Türkiye’de Ankara, İstanbul, İzmit, Diyarbakır, Sarıkamış, Erzurum ve Adana’da 101 pare top atışı ile Türkiye’nin ulusal bağımsızlığı kutlanıyordu.”

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları