Bir kaymakamın yaşadığı anı!...

Kıymetli okurlarım, sizlerle bugün sosyal medyada denk geldiğim bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Bu yazıyı özenli bir şekilde okumanız dileklerimle…

Alevi bir gencim… Babam ben çocukken ölmüş… Annem, beslediği koyun ve inek sütü satarak kıt kanaat büyütüp okuttu beni…

Ankara Siyasal’da okuyup mezun oldum mülkî amir olmayı hak ettim…

Birçok yere başvurdum ancak kaymakam olarak işe başlamam hep engellendi…

Anneme başka iş bakayım çalışayım dedim… Annem ısrarla kaymakam olmamı istiyor ve fakat kaymakam olarak görev almam için "dayı" bulamıyorum… Ancak annemi de başka bir iş tutmam hususunda ikna edemiyorum…

Nihayet Ankara'da rüşvet karşılığında kaymakamlığa başlamamı sağlayacak birini buldum, ama çok para istiyor… Annem; merak etme oğlum evdeki koyunları inekleri satalım git o adamla görüş konuş diyor…

-Ama anne bunu sana nasıl yaparım ne yiyip ne içeceksin diyorum, dinletemiyorum sözümü; İlle de kaymakam olarak görmek istiyorum deyip duruyor… Ve sonunda ahırımızda kaç koyun inek varsa sattı annem…

O parayı alıp buluşacağım adamla randevulaştığımız Ankara Çukurambar’da Mado’ya gelip beklemeye başladım adamı…

Kaç gündür Ankara'da otellerde yatıyorum… Sattığımız koyun inek paraları bitmesin diye çoğu gün aç geziyorum ve Mado’da beklediğim kişi bir türlü gelmedi …

Mado’dan dışarı çıktım annemi aradım gözlerim dolu… Annem telefonun öbür ucunda ben Çukurambar caddelerinde telefon kulağımda ağlıyoruz… Gelen geçen bana bakıyor, ama aldırmıyorum ağladıkça gayrîihtiyari sesimin yükseldiğini de fark ediyorum…

Karşımda 5-6 takım elbiseli heybetli kişi geliyor ve en çok bunlar bakıyor bana… Sırtımı döndüm ağladığımı görmesinler diye ve geçip gittiklerini sanıyorum…

Hâlâ annemi ikna etmeye çalışıyorum;

Bak anne dedim kaç gündür adamı bekliyorum ama bir türlü gelmedi gelmiyor… Cebimdeki para bitmeden geleyim ve sattığımız koyunları inekleri tekrar alayım deyip telefonu kapattım… Elimle gözyaşlarımı silip arkamı döndüm…

Demin yanımdan geçen beş altı kişi dediğim kişilerden biri elini uzattı bana,

"Ben Dr. Sinan Ateş… İstemeyerek konuşmalarını duydum... Bak karşı binadaki 8. katta ofisim var... Gel bi çay içelim" dedi… O kadar çaresizdim ki hiç tanımadığım bu insanların peşine takılıp ofisine gittim… Elimi yüzümü yıkadım çay içip derdimi anlattım, ardından çorbalar geldi… Ben çorbamı içerken Sinan Ateş bir telefon görüşmesi yapıp kapattı… Belli ki konuştuğu bakandı… Çorbamı bitirir bitirmez Sinan Ateş'in iki arkadaşı bana eşlik edip arabayla götürüp birine teslim ettiler… Gittiğim yer çok ilgi gösterdi bana ve bazı evraklar düzenleyip imzaladım çıktım odadan… Sonra eve annemin yanına döndüm… Koyun paralarını iade ettim… Üç beş gün sonra görev yerim bildirildi bana ve görevime başladım…

Annem o kadar mutluydu ki çocuklar gibi… İki de bir ille de şu adamı (Sinan) al gel misafir et bize oğlum der dururdu… Tamam anne söz bir gün o yağız delikanlıyı alıp getireceğim sana diyordum… Böyle bir düşüncem vardı Sinan'ı alıp anneme götürmeyi planlıyordum ki… Fazla geçmedi Çukurambar’da ağladığım aynı caddede Sinan Ateş'in vurulduğunu öğrendim… Yıkılmıştım…

Önce annemi aradım; Anne dedim… Gerisini getiremiyorum ağlamaktan… Yutkuna yutkuna tekrar, anne dedim Sinan’ı vurmuşlar… Daha evvel hiç duymadığım feryad figan sesi duydum annemden… Annem oradan ben kilometrelerce uzakta makam odasında ağladık…

Sonra cenazenin defnedileceği günü öğrendim ve Vali’den Sinan Ateş'in cenazesine katılmak için izin istedim… Vali, katiyen olmaz dedi...

Boş kâğıt imzaladım Vali'nin önüne koydum… Nasıl bir işlem yaparsan yap istersen kov dedim çıktım odadan...

Gittim cenazeye mahşeri kalabalık...

Ve anladım ki Sinan Ateş'i yalnızca ben değil milyonlarca insan sevmiş…

Vali mi? Sevgiyle, saygıyla, takdirle sarıldı bana…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları