Bir daha gel Samsun'dan!
Birinci Dünya Savaşı'nın son döneminde Suriye-Filistin cephesinde bulunan 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa, 26 Ekim 1918'de Halep kuzeyinde İngiliz ve Arap ordularının taarruzunu durdurmayı başardı.
Ancak, Osmanlı Devleti'nin müttefiki olan Üçlü İttifak Devletleri(Bulgaristan, Avusturya-Macaristan-Almanya)'nin yenilgiyi kabul ederek teslim olmaları üzerine, İtilâf Devletleri adına İngiltere tarafından Suriye-Filistin ve Irak Cepheleri'nden Anadolu toprakları tehdit edilmeye başlayınca, savaşta yalnız kalan Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kaldı.
Mustafa Kemal Paşa, Mondros Mütarekesi'nin şartlarına şiddetle tepki göstermiş, ancak, Sadrazam ve Harbiye Nazırı Ahmet İzzet Paşa, Mustafa Kemal'in Suriye-Filistin Cephesi'nde komuta ettiği 7. Ordu ile Yıldırım Orduları Grubunu lağvetmiş, karargâhı Adana'da bulunan Mustafa Kemal Paşa'yı acele kaydıyla İstanbul'a çağırmıştı.
Bunun üzerine, 1918 yılı 10-11 Kasım gecesi Adana'dan trenle İstanbul'a hareket eden Mustafa Kemal Paşa, üç gün süren uzun tren yolculuğunda çok düşünceliydi.
Yol boyunca bir yandan İstanbul'da karşılaşacağı durumları, öte yandan vatanın kurtuluşu için yapılması gerekenleri düşünüyor, kuşkusuz çok tasalanıyordu. 13 Kasım 1918'de İstanbul'a geldi.
"GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER"
Aynı gün İtilâf Devletleri'ne ait 60 civarında savaş gemisi İstanbul Limanı'na demir atmıştı. Limanı dolduran bu dev zırhlılara acı acı bakan Mustafa Kemal Paşa yanındaki üzüntü içinde ağlayan yaveri Cevat Abbas'a dönerek, "Geldikleri gibi giderler" diyecektir.
Mustafa Kemal Paşa, ülkenin içinde bulunduğu işgal ve kötü şartlardan kurtarılabilmesi için siyasî yollardan çözüm aramanın faydalı olacağına inanıyordu. Bu nedenle İstanbul'a geldiği 13 Kasım 1918'den, 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldığı 16 Mayıs 1919'a kadar Padişah, sadrazam, İstanbul Hükûmeti yetkilileri, siyasî, askerî ve mülki erkânla çeşitli temas ve faaliyetlerde bulundu.
Onun bu temas ve faaliyetleri; "Kurulacak Osmanlı hükûmetlerinde Harbiye Nazırı olarak görev almak, siyasî yönden iktidara gelme ümidi tükendiğinde ihtilâlci bir ruhla çalışarak (gerekirse padişahı bile değiştirerek) iktidarı ele geçirmek ve Anadolu'ya geçerek orduya ve millete dayanan bir kurtuluş mücadelesi başlatmak" gibi gayelere yönelikti.
Padişah Mehmet Vahdettin'le yaptığı görüşmelerde, ne onun ne de arkadaşlarının kurulan Osmanlı hükûmetlerinde görev alması için bir sonuç getirmemişti.
Siyasî yollardan iktidara gelmek düşüncesinin bu şekilde sonuçsuz kalması, aralarında Ali Fethi(Okyar), Rauf(Orbay) ve İsmail(Canbulat) Beylerin bulunduğu yakın arkadaş çevresinde ele alınmış ve tartışılmıştı.
Bu düşünceler daha ziyade gizli bir ihtilâl örgütü kurmak, bir hükûmet değişikliğine gitmek ve hatta gerekirse Padişahı bile hal etmek(görevden almak) şeklinde özetlenebilir.
Ancak, bu düşüncelerin o günün şartlarında işgal altındaki İstanbul'da başarıya ulaşması mümkün görülmemiş ve bunlar yakın arkadaş grubunun kendi aralarında tartıştığı fikirler olarak kalmıştır.
İstanbul'da kalarak vatan ve millet adına bir şeyler yapma ümidinin kalmadığı bu günlerde, tek kurtuluş yolunun uygun bir zamanda İstanbul'u terk ederek belli bir unvan ile Anadolu'ya gitmek ve orada millete ve orduya dayanarak bir Millî Mücadele vücuda getirmek fikri Mustafa Kemal Paşa ile bazı arkadaşlarınca ele alınan bir konu olmuştu.
ŞİŞLİ'DEKİ EVDE GÖRÜŞMELER
Bu arada Mondros Mütarekesi'nden sonra terhis edilen ordunun komutan ve subaylarının bir kısmı da İstanbul'da bulunuyorlardı.
Bunlar, bilahare Mustafa Kemal Paşa ile Millî Mücadele'ye iştirak edecek olan Rauf(Orbay) Bey, Ali Fuat(Cebesoy) Paşa, Kâzım (Karabekir) Paşa, İsmet(İnönü) ve Refet(Bele) Bey ilk akla gelen isimlerdir.
Bu paşaların bir kısmı Anadolu'da yeni askerî görevler alırken İsmet Bey gibi isimler de İstanbul'da görev almıştı.
Zaman zaman Mustafa Kemal Paşa'nın Şişli'deki evinde ikili, üçlü, hatta grup halinde yapılan görüşmelerde hep vatanın ve milletin kurtuluşu için izlenecek yol ve yöntemler tartışılmıştı.
Bir çoğunun üzerinde uzlaştığı fikir Anadolu'ya gitmek ve orada bir istiklâl mücadelesi başlatmaktı.
İşte bu günlerde Samsun ve havalisindeki çatışma ve asayişsizlik olaylarının yerinde görülüp, önlemler alınmasıyla ilgili olarak bu bölgeye olağanüstü yetkilerle donatılmış bir ordu müfettişinin gönderilmesi konusunda İstanbul hükûmetinin bir atama yapması söz konusu olmuştu.
Çünkü, Samsun yöresinde yaşayan Rumlar, çeteler oluşturarak Türklere saldırıyor, çatışma ortamı yaratıp, güvenliği bozarak Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7. maddesinin (İtilâf Devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durum olduğu takdirde Anadolu'daki herhangi stratejik bir noktayı işgal edebilecektir.) uygulanması için bahaneler yaratıp, işgallere ortam hazırlamak istiyordu.
İstanbul'da bulunan İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, 21 Nisan 1919'da Osmanlı hükûmetine Samsun yöresindeki çatışmalarla ilgili bir nota verdi.
Amiral Calthorpe, notada, "Samsun yöresinde Rum çetelerine karşı Türklerin oluşturdukları millî güçlerin dağıtılmasını ve gereken her türlü önlemin alınmasını" istiyordu.
29 Nisan 1919'da Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Mustafa Kemal'i Bakanlığa çağırdı ve 9. Ordu Müfettişliği'ne atandığını bildirdi.
O günkü gelişmeleri Mustafa Kemal şöyle anlatıyor: "Bir gün Harbiye Nazırı Şakir Paşa beni makamına davet etti. Odasında karşısına oturdum. Bir tek kelime söylemeksizin bana dosyayı uzattı.
- 'Bunu okur musunuz?' dedi. Dosyayı baştan sona kadar gözden geçirdim.
Özeti şu idi: Samsun ve çevresinde birçok Rum köyleri Türkler tarafından her gün saldırıya uğramaktadır. İstanbul Hükûmeti bu vahşi saldırıların önüne geçememektedir. Bu bölgenin emniyet ve huzurunu sağlamak insaniyet namına borcumuzdur."
CEVAT ABBAS'A GİZLİ GÖREV
Mustafa Kemal'in, ordunun başarılı ve genç komutanlarından birisi oluşu, İttihatçılara karşı olan tutumu, özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında Enver Paşa ve Alman Generalleriyle olan anlaşmazlığı, Padişahın kendisine Fahr-i Yaverân-ı Hazret-i Şehriyâri (Padişahın Onursal Yaveri) yapacak kadar ona güvenmesi ve belki de en önemlisi Genelkurmay'da bulunan Fevzi Paşa, Cevad Paşa, Kâzım Paşa gibi bazı vatansever paşaların çaba ve yardımları Mustafa Kemal Paşa'nın 9. Ordu Kıtaât-ı Müfettişliği görevine atanmasını kolaylaştıran başlıca sebepler olmuştur.
Mustafa Kemal, Başyaveri Cevat Abbas'a Anadolu'ya gizli olarak geçiş ve bu geçişin yol planının tespiti ve güvenlik önlemlerinin alınması için görev verdi.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a birlikte gidecekleri komutan ve görevlileri kendisi belirledi.
Sadrazamı ikna etmek zor olsa da görev emirnamesi onaylandı. Sadrazamın emri ile 12 Mayıs 1919'da Yıldız Sarayı'nda Padişah Vahdettin'le görüştü.
Mustafa Kemal görüşmeyi şöyle anlatmaktadır; "Salonun penceresinden baktık. Boğazda demirlemiş düşman zırhlıları vardı. Topları sanki Yıldız Sarayı'na doğrultulmuştu.
Padişah Vahdettin; Paşa, şimdiye kadar yaptıkların, hizmetlerin tarihe geçmiştir, bunları unutun. Şimdi yapacağın hizmet hepsinden önemli olabilir. Devleti kurtarabilirsin." dedi.
Mustafa Kemal Paşa, maiyetindeki 21 kişi, erbaş ve erler, gemi kaptanı İsmail Hakkı(Durusu) ve gemi mürettebatıyla birlikte 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra "Bandırma" adındaki eski bir vapurla Galata rıhtımından ayrıldı.
3 gün süren yolculuğun ardından Bandırma Vapuru, 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun'a ulaştı.
Mustafa Kemal Paşa ve karargâhı iskelenin her iki tarafına sıralanmış halk ve işgal kuvvetlerince silahlarına el konmuş bir müfreze tarafından büyük bir coşku ve sevgi gösterileriyle karşılandı.
Mustafa Kemal oradan Mıntıka Palas Oteli'ne yerleşti. Otelin balkonuna 9. Ordu Müfettişliğinin bayrağı asıldı. Karargâhını ise Karadeniz Oteli'ne kurdu.
Burada bir müddet istirahat ettikten sonra, belediye binasına geçerek belediye meclisi üyeleri ile memleketin asayişi ve müdafaasına dair konuları görüştü.
Mustafa Kemal Paşa; Sivas, Van, Erzurum, Trabzon, Ankara, Kastamonu, Mamuretülaziz (Elazığ), Diyarbakır Valilikleri, Erzincan Müstakil Mutasarrıflığı, Erzurum'daki 15. Kolordu ve Ankara'daki 20. Kolordu Komutanlıklarından sorumlulukları dâhilindeki bölgenin asayişi ile ilgili hazırlanacak raporun en kısa zamanda göndermelerini telgraf emriyle istedi.
Mustafa Kemal Paşa'nın ilk faaliyetleri Samsun ve çevresindeki asayiş problemleri ile ilgili önlemler almak oldu. Bu çerçevede önce Samsun ve çevresindeki Rum çetelerinin Müslüman halka yönelik tecavüzlerine karşı mutasarrıfın gerekli önlemleri almadığı gerekçesiyle daha önceden Dâhiliye Müsteşarlığı görevinde bulunmuş olan Hamid Bey'in Samsun Mutasarrıflığı görevine getirilmesini Hükûmete teklif etti.
Atama işlemlerinin tamamlanmasına kadar da geçici kaydıyla 3. Kolordu Komutanı Albay Refet(Bele) Bey'i bu göreve vekâleten atadı.
ANADOLU'DA ÇOBAN ATEŞLERİ
O güne kadar vatanın kurtuluşuyla ilgili Anadolu'da birtakım çoban ateşleri yakılmıştı.
Anadolu'nun dört bir yanında, direniş komiteleri, yerel kongreler toplanmaktaydı.
Ancak, bunların büyük bir çoğunluğu, kurtuluşu İngiliz himayesinde ve Amerikan mandasında aramaktaydı.
Mustafa Kemal Paşa, manda ve himayenin kesinlikle kabul edilemeyeceğini, vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığının yine milletin azim ve kararıyla kurtarılacağını belirtiyordu.
Bu amaçla ilk önce işgallere karşı halkta millî bilinci uyandırmak ve Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmasını sağlamak amacıyla genelgeler yayımladı, kongreler düzenledi.
19 Mayıs, işgalci ve istilacı emperyal devletlere karşı Türk'ün istiklâl ateşini yaktığı gündür!
19 Mayıs, emperyalizme karşı Mustafa Kemal'in önderliğinde millî direnişi kutladığımız gündür!
Kurtuluş Savaşımızın dâhi komutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere; kutsal vatan toprakları ve bağımsızlığımız için canlarını, kanlarını ve geleceklerini feda eden aziz şehitlerimizi, gazilerimizi ve kahramanlarımızı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.