Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Dil Bayramı ve Türk Dili

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün katılımıyla 1932 yılında düzenlenen I. Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül’ü her yıl “Dil Bayramı” olarak kutluyoruz. Dilimizin, yani millî kimliğimizin bayramı olan bu günde Türkçemize emek verenlerden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere herkesi saygı ve minnetle anıyoruz. Dil Bayramımız kutlu olsun.”

Bu kutlamam mesajı Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin’e aittir. Biz de Büyük Türk Milletinin Dil Bayramının 746’ncı yılını kutluyoruz. Dil bir milleti millet yapan birincil ve en önemli unsurdur. Büyük Atatürk Türk dilinin milletimiz için ne denli büyük öneme sahip olduğunu bildiğinden bizzat Türk Dil Kurumu’nu kurmuş ve hayata geçirmiştir. Dil ve tarih bir milletin varlığının devamı için olmazsa olmaz iki öge olduğundan Gazi Türk Dil Kurumu’nun yanı sıra bir de Türk Tarih Kurumu’nu kurup hayata geçirmiştir. Çünkü dilini kaybeden uluslar da, tarihini doğru bilmeyen uluslar da tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Dünya tarihi bunun örnekleri ile doludur. Büyük liderler dilin önemini bildiklerinden Türk diline önem vermişlerdir. Örneğin 13 Mayıs 1277 de Karamanoğulları Devletinde Karamanoğlu Hükümdarı Mehmet Bey şu buyruğu yayınlamıştır; “Bu günden sonra Divanda da, Dergâhta da, Mecliste de ve Meydanda da Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.” Dil bir milletin parmak izidir ve Türk dili dünyanın en zengin dillerinin başında gelir. Türk dilleri veya Türkî diller, Doğu Avrupa'dan Sibirya ve Çin'in batısına dek uzanan bir alana yayılmış ve içerisinde 35 yaşayan dil barındıran dil ailesidir. Toplamda yaklaşık 300 milyon kişi tarafından konuşulan Türk dillerinin en çok konuşulan lehçesi Türkçe olup tüm Türk dili konuşurlarının %40'ı bu dili konuşmaktadır. Bu dili Azerice, Özbekçe, Uygurca, Kazakça, Türkmence ve Tatarca takip etmektedir. Tüm Türk dilleri Ana Türkçe adı verilen varsayımsal anadilden türemiştir. Aile kendi içerisinde Oğuz, Kıpçak, Karluk ve Sibirya kollarını kapsayan Şaz öbeği ile Ogur öbeği olmak üzere ayrılır. Türk dillerini diğer dil ailelerinden farklı kılan önemli bir özelliği, konuşucularının uzun süre göçebe olarak yaşamışlığı ve buna bağlı olarak bu dillerin sürekli birbirlerinden etkilenmiş olmalarıdır. Türk dilleri çok sayıda aynı anlamda kullanılan ortak sözcüklere sahip olmalarının yanı sıra tümce yapıları da hep aynı kalır. Türk dilinin dünyanın en eski dili olduğu filologlarca ifade edilmektedir. Şöyle ki; dünyanın en eski medeniyeti kabul edilen Sümerlerde bazı tabletlerin üzerinde Türkçe ifadeler bulunduğu tespit edilmiştir. Bu aynı zamanda dünyanın en eski, ilk medeniyetinin Türk Medeniyeti olduğunun kanıtlarından biridir. (Ancak Batı dünyası bu gerçeği kabul etmekten özellikle imtina etmiş ve dünyanın en eski medeniyetleri olarak Mısır, Antik Yunan ve Roma medeniyetlerini kabul etmiş, tarihi de kendilerine göre şekillendirmişlerdir.) Türklerin ilk ana dili Köktürkçe’dir. Eski Türkçe döneminin başlangıç aşaması olan Köktürkçe, “Türk” adının tarihî kaynaklarda ilk olarak geçtiği, Türkçenin ilk yazılı kaynaklarının bulunduğu ve Türkçenin yapısını gerçek bilgilerle tespit edebildiği ilk dönemdir. Dünya üzerinde mevcut dil grupları; Hint- Avrupa dil ailesi, Hami- Sami dil ailesi, Bantu dil ailesi, Çin-Tibet dil ailesi, Ural -Altay dil ailesi olmak üzeredir. Türk dili Ural-Altay dil ailesinin Altay kolu içindedir. Bir dilin anadil olup olmadığı konusunda bilimsel kriterler mevcuttur. Kaynak bakımından birbirine yakın olan diller bir aile teşkil ederler. Dünya dilleri bu şekilde çeşitli dil ailelerine ayrılırlar. Bir dil ailesi tarihin bilinmeyen devirlerinde bir ana dilden çıkan dillerin oluşturduğu topluluktur. Bu diller arasındaki benzerlikler böyle bir varsayımı kuvvetlendirmektedir. Bir ana dilin yazılı belgeleri olmadığı halde birçok özelliklerini kendisinden türemiş bulunan ailedeki dilleri karşılaştırarak tespit etmek mümkün olabilmektedir. Kendisinden türemiş bulunan ailedeki dilleri karşılaştırıldığında kendisinden türemiş bir dil yoksa o dili anadil olarak kabul etmek ne denli bilimsel bir yaklaşım teşkil eder, dilbilimcilerin bunu da tartışması gerekir herhalde. Türkçe, ifade edildiği gibi dünyanın en eski anadillerinden biridir. Milletimizin varlığının devamlılığı için Türkçeyi temiz tutmamız, içine saçma sapan uyduruk kelimeler katmamamız lazımdır. Zira bir dilin içine ne kadar yabancı kelime karışır ve bu da toplumca benimsenir kullanılırsa o dil aynı ölçüde erozyona uğrar. Son 40 yılda moda olan mağazalara yabancı dilde isimler vermek, Türkçe bir kelimeyi bozarak yabancı dildeki bir kelimeye benzetip markalar ortaya çıkarmak Türkçemize büyük zararlar vermektedir ve asla doğru bir tutum değildir. Bu konuda rahmetli Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun “Bye Bye Türkçe” kitabı tam bir başyapıttır ve bize göre her Türk insanının okuması gerekir. Dil öylesi kıskançlıkla korunması gereken bir ögedir ki, örneğin Kanada’nın Quebec şehrinde ahali Fransız kökenlidir ve resmî dilleri İngilizce olmasına karşın günlük hayatta Fransızcadan başka bir dil konuşmazlar. Ancak şuna da dikkat etmek gerekir ki; hem İngilizce hem de Fransızca Hint-Avrupa dil ailesi içinde bulunan Avrupa dilleri alt grubunun da alt grupları olan Latin dilleri ve Germen dilleri dil ailelerinin içinde bulunan “ana diller”dir. Günün sonunda şunu söylemek gerekir herhalde; Türkçemizi gözümüz gibi korumalıyız. Zira bizi bir millet yapan en önemli öge dilimiz olan Türkçedir. Büyük Atatürk’ün söylediği gibi; “Türk demek Türkçe demektir. Ne mutlu Türk’üm diyene.” Türk Dil Bayramı kutlu olsun.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları