Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

“HAYATIN NABZI” HAVANDA SU DÖĞMEK

Son zamanlarda Türkiye’de en önemli tartışma konularından birisi Türkiye’deki sığınmacılar, kaçak göçmenler oldu, olmaya da devam ediyor. Daha önce de yazmıştık. Bu mesele stratejik önemde bir “beka” meselesidir diye. Çünkü demografik yapı yani Türkiye’nin nüfus yapısının değişmesi ileride Türkiye’nin başına telafisi asla mümkün olmayacak sıkıntılar açar diye. Zira Türk kadının doğum katsayısı 1,6 iken bir Suriyeli kadının doğum katsayısı 5,4 olarak ifade ediliyor. Bu muazzam bir farktır. Bu gün ülkemizde 13,5 milyon civarında sığınmacı ve kaçak göçmen olduğu sıkça söylenmektedir. Nitekim örneğin İstanbul’da birçok semtte Suriyelilerin gettolaştıkları herkesçe biliniyor. Biz Türk Milleti olarak tarih boyunca mazlumların yanında olduk. Dara düşmüş herkese dil, din, ırk farkı gözetmeden yardım elimizi uzattık. Bu gün de uzatırız. Bu bizim genlerimizde var. Suriye’de olan kötü ve insanlık dışı koşullar nedeniyle Suriyelilere de el uzattık. Geldiler, barındılar, misafir oldular, tam 12 yıldır onları besledik. Hepsi tamam. Lakin bu gün Suriye’de onların hayatını tehdit eden bir durum asla yok. Öyle olsa pek çoğu bayramlarda Suriye’ye akrabalarını görmeye gider sonra da geri gelir mi? Gelmez, gelemez. Yine bu gün Suriye Devlet Başkanı Esad sözkonusu sığınmacıların geri dönmeleri halinde her türlü yaşam garantisini ve her türlü iyi koşulları sağlayacağını kaç kez açıklamadı mı? Ama pek çoğu dönmek istemiyor. Neden? Sebep ne? İnsan herhangi bir tehdit yoksa vatanına neden dönmez ki? Bu sorunun cevabını sizlere bırakalım, biz yazmayalım. AB ülkeleri 200 bin sığınmacıyı büyük bir tehdit olarak algılıyor ve biz bunlara bakamayız diyor. Üstelik de AB’ye gidenler doktor, mühendis gibi nitelikli insanlar. 200 bin nire 13,5 milyon nire? Şimdi gazeteci olduklarını belirten bazı kimseler çıkıp ortak konuşuyorlar; “….Hep birlikte bir halkız, Türküz, Kürdüz, Arabız, Gürcüyüz ve diğerleriyiz. Biz tek milletiz….” Eyvallah. Ama biraz bakalım bu duruma değil mi? Hümanist olmak tabii ki güzeldir, iyidir. Ama hayat ne yazık ki öyle tozpembe değil. Bir defa açıklamada teknik bir hata var, halk ile millet sosyolojide aynı kavramlar değildir. Halk olmak başka bir şeydir, millet olmak başka bir şeydir. Halk, millet kavramının içindeki öğelerden biridir. Topluluklar halk olabilirler ama her halk millet olmaz. Millet olmak için halk olacak, o halkın üzerinde yaşadığı adına vatan denilen bir toprak parçası olacak, o milleti temsil eden bir bayrağı olacak, o milletin kullandığı ortak bir dil olacak, en önemlisi de milletin bir öğesi olan halkın ortak bir ülküsü olacak, tasada ve kıvançta birlikte olacak. Bunların hepsi birden olmaz ise millet kavramı ortaya çıkmaz. Türkiye Cumhuriyeti kuran Türk halkına Türk Milleti denir diye tarif edilmişti milletimiz. Evet, bu halkın içinde Türkü, Kürdü, Çerkezi, Abazhası, Gürcüsü, Ermenisi, Yahudisi, Rumu, Lazı, Boşnakı, Arabı vb. hepsi vardı. Ama hepsi Türk bayrağının altında, Türk vatanında, Türkçe konuşarak, tasada – kıvançta birlikte olarak Türk vatandaşı olduklarının bilincinde yaşıyorlar. Tabii ki her ülkede olduğu gibi bir toplumun içinde her zaman hainler de çıkabilir ama çok büyük çoğunlukla bu ülkeye bağlı birer yurttaş olarak Türkiye Cumhuriyetinin kimliğini taşıyarak yaşıyorlar. Ancak özellikle son 40 yılda değişen dünya dengeleri ve değiştirilmek istenen Ortadoğu coğrafyasında başat ülke olan Türkiye’nin de değişime uğratılması için etnik ve inançsal ayrıcalıklar körüklenmeye başlandı ve günümüze kadar gelindi. Ayrılıkçı ve bölücü PKK terör örgütü de bu körüklemenin enstrümanlarından birisidir. Sınırlarımız içindeki tüm etnik kökenler bizim vatandaşımızdırlar, milletimizin bir unsurudurlar. Ama sınırlarımız dışında olanlardan Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Uygurlar, Balkan Türkleri vb. gibi Türk olanlar bizim milletimizin bir parçası soydaşıdırlar fakat Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Suriye, Irak, Yemen, Filistin gibi ülkelerde yaşayanlar bizim soydaşımız, halkımız filan değildirler. Milletimizin bir unsuru hiç değildirler. Bu ülkelerde yaşayan Arap milletinin insanlarına hangi akılla “biz tek milletiz” denir, bunu anlamak mümkün değil. Üstelik Arap milliyetçiliği gibi bir gerçek var ve Arap milliyetçiliği çok koyu bir milliyetçiliktir. Biz tek milletiz demek ya son derece büyük bir cehaletin eseri olur ya da bir takım menfaatlerin, başka izahı da yoktur. Bu ülkeler de bizim gibi Müslüman ülkelerdir. Bu durumda yalnızca “ümmet” tanımının içinde yer alabilirler. Ancak günümüzde Müslümanlığın da kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de yazılı olan ve Sevgili Peygamberimizin bize anlattığı biçimde anlaşılıp uygulandığını söylemek zordur. Hangi Müslümanlık; Suudi Arabın mı, Taliban’ın mı, Mısırlının mı, Filistinlinin mi, Ürdünlünün mü, Yemenlinin mi, İranlının mı, Cezayirlinin mi, Tunuslunun mu, Sudanlının mı, Türkiye’nin mi, Endonezya’nın mı, Pakistanlının mı hangisinin uyguladığı Müslümanlık? Her biri birbirinden farklı uygulamalarla dolu değil mi? Dedik ya; tek millet olmak tasada sevinçte ortak olmayı, ülkü birliğinde olmayı gerektirir diye. Bırakın geçtik 1nci Dünya Harbinde Arap kabilelerinin İngilizleri bile şaşırtacak ve rahatsız edecek kadar vahşi biçimde Arap çöllerinde Osmanlı Ordusunun kahraman Türk Mehmetçiklerini katletmesini. Madem tek milletiz neden saydığımız bu Müslüman ülkeler 40 küsur yıldır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımadılar? Neden uluslararası düzeyde KKTC’nin çıkarları için en küçük bir reaksiyon vermediler? Neden Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları için destek vermediler de o kadar yardım ettiğimiz Filistin bile gitti Rumların yanında durdu, onlarla birlik oldu? Neden Suudi Arabistan Yunanistan’ın yanında oldu? Neden Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad yıllarca PKK teröristlerine ev sahipliği yaptı, onları destekledi? Neden Teröristbaşı Öcalan’ı yıllarca Şam’da misafir etti? Atilla Ateş Paşa Suriye sınırında Esad’a terörsitbaşını sınırdışı etmezsen biz girer alırız dedi de bunun üzerine sınırdışı ettiler teröristbaşını. E, hani “biz tek millettik!” Millet isek milli çıkarlarımızın da bir olması gerekmez mi? Sadece birkaçını yazabildiğimiz bütün bu olanları unutalım mı, olmamış mı sayalım? Tarih unutulmaya gelmez. Şimdi kalkmış “biz tek milletiz” diyorlar. Hadi canım sende. Hepsini anlarız da bu kişilerin içinde bu konuları bilen, Aziz Türk Milletinin ekmeğini yemiş, bu devlete hizmet etmiş olanların bulunmasını hiç anlayamayız. Ne diyelim, hayat bu işte, içinde hepsi var. Bize göre bu tartışmaların hepsi havanda su döğmekten ibaret gibi geliyor. Sözün özü: “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Halkına Türk Milleti denir. Ne mutlu Türküm diyene!”

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları