“HAYATIN NABZI”
VAHŞETİ GÖRMEK, KATLİAMI YAŞAMAK
Açık ve net söyleyerek başlayalım; hangi amaca yönelik olursa olsun dünyada hiçbir gerekçe masum bir çocuğun öldürülmesini asla ve asla haklı kılmaz, kılamaz, kılmamalıdır da ve bu davranış lanetlenmelidir. Maalesef 17 Ekim günü insanlık tarihine kara leke olarak geçecek bir katliam İsrail devleti tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu katliamda insanlık ruhu derinden sarsılmıştır. İsrail Gazze’de El- Ahli hastanesini vurdu, tam 471 masum insan öldürüldü ve sayısı belirsiz yaralı mevcut. Hastanede olan hastalar, yaralılar, çocuklar öldürüldü. Bu dünyada görülmemiş bir savaş davranışıdır. Savaşın da bir kuralı, bir onuru, bir adabı vardır, olmalıdır da. Savaşta asla ve asla hastaneler vurulamaz. Savaşan tarafların hastaneleri vurmaması için hastanelerin çatılarına “Kızılay veya Kızılhaç” işareti çizilir. Hastane vurmak uluslararası bir savaş suçudur. Katliam bir insanlık suçudur. Maalesef 17 Ekim günü bu insanlık suçu İsrail tarafından işlenmiştir. Hastane saldırısında yaralanan üç-beş yaşındaki çocukların yüzlerini haber bültenlerinde gördük. Ruhlarında ne büyük bir deprem yaşadıkları gözlerinden okunuyordu. Anneleri babaları gözlerinin önünde öldürülen o çocukların haklı olarak ileride İsrail için nasıl bir tehdit oluşturacaklarını İsrailli yöneticiler hiç mi düşünmezler? Her kim olursa olsun lanet olsun o küçücük çocuklara, bebeklere bu acıları yaşatanlara. Peki, İsrail bir hastaneyi vurmakla neyi hedefledi? Amaç sadece 471 masum insanı katletmek miydi? Bizce hayır. Bu saldırının ve katliamın amacı “bir barış olasılığını tamamen ortadan kaldırmaya sebep yaratılması” idi ve o da oldu. İsrail neden bir barış zemininin oluşmasını istemiyor? Çünkü Kabalist inanca sahip bir İsrail kabinesi var ve bu kabine “Vaat Edilmiş Topraklarda Büyük İsrail’i oluşturma hayalinin peşindedir.” Büyük İsrail aynı zamanda BOP projesidir ve ABD kendi ürettiği bu projenin arkasındadır, projenin gerçekleşmesi için her türlü gayretin içindedir. Bu yazı yazıldığı sırada ABD Başkanı Biden İsrail’i ziyaret etti. Biden ekranlarda çok açık ve net olarak söyledi; “İsrail saldırılara devam etmelidir. ABD olarak İsrail’e her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. ” Başka Biden “çatışmaların sonlandırılmasına yönelik hiçbir söz söylemediği gibi” tersine İsrail’in saldırılarının devam etmesini istedi. Bu akıl dışı bir tutum olarak görülse de Emperyal ABD’nin Neytenyahu’nun da söylediği gibi Ortadoğu’da “ haritaların değişmesi” hedefine uygun düşen bir tavırdır. Biden’in konuşmasından anlaşılan ise ABD, çatışmaların kademeli olarak ama ağır ağır temposunun yükselmesini ve çatışma alanlarının olabildiğince genişlemesini istemektedir. Öte yandan AB’nin özellikle de Almanya’nın Başbakanı Scholz, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile İsrail'de düzenlediği ortak basın toplantısında, "İsrail'in ve vatandaşlarının güvenliği Alman devlet politikasının paradigmasıdır. Alman hükümeti bu ilke doğrultusunda hareket etmektedir. İsrail’in güvenliği devlet politikamızdır.” diyerek İsrail’e tam destek verdiğini ifade etti. Scholz, Federal Meclis'teki tüm partilerin bu pozisyonu desteklediğini de sözlerine ekledi. İyi de şimdi sormazlar mı adama; en küçük bir olayda insan hakları diyerek ortaya çıkan AB nerede? Alman Yeşilleri nerede? Hadi canım sende. Öte yandan birçok kimse de Arap ülkelerinin İsrail’e karşı bir tavır göstermesi gerektiğini söylüyor. Hatta diğer Müslüman ülkelerin de en azından bir protesto mesajı yayınlaması gerektiğini ifade ediyorlar. Doğrudur, biz de aynı şeyi söylüyoruz, demokratik sınırlar içinde İsrail’e bir tavır gösterilmelidir. Ama bunu gösterecek Arap ülkeleri nerede? Arap ülkelerinde tık yok. Bizce Arap ülkeleri hiçbir tavır gösteremezler. Arap ülkeleri içinde en etkin ülkeler Mısır, Suriye ve Irak idi. Bu ülkelerde Baas rejimi ve Arap Milliyetçiliği mevcuttu. Suriye’nin hali ortada, Irak üçe bölündü, Lübnan zaten ekonomik kriz içinde ve ayakta duramıyor. Sisi ABD ile iyi geçinmek zorunda. Geriye Körfez ülkeleri kaldı. Yemen birbirini öldürüyor e, zaten Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE yöneticileri ABD tarafından o koltuklarda tutuluyorlar. ABD altlarındaki koltuğu çekse halk kendilerini linç etmesin diye hemen Batı’ya kaçacaklar. Bu durumda hangisi Filistin için biraraya gelebilir ki? İşte İsrail Arapların asla biraraya gelemeyeceğini yani Arapların bu yumuşak karnını bildiğinden ABD’yi arkasına alarak Ortadoğu’da bu katliamları yapabiliyor. İsrail’in Ortadoğu’da çekindiği en önemli devlet İran’dır. Zaten ABD donanması da İran’ı denklemin dışında tutmak için Gazze açıklarında bulunuyor. İran; Ortadoğu’da bir “Şii hilali” teşekkül ettirmiştir ve bunu korumak istemektedir. İsrail ise Şii Hilalini kendisine büyük bir tehdit olarak değerlendirmektedir. İran kendisine saldırılmadıkça çatışmalara doğrudan girmez. Ama Şii hilalinin en önemli unsurlarından olan Hizbullah ile çatışmayı kendi topraklarımdan uzak tutarak İsrail’e darbe vurabilir. Hizbullah Hamas gibi değildir. 100 bin civarında militanı, uzun menzilli Balistik Şahap -3 füzeleri dâhil çok güçlü silah ve mühimmata sahiptir. Zaten İsrail’in Suriye’nin Şam ve Halep havaalanlarını vurmasının sebebi de İran’ın bir çatışma halinde Hizbullah’a lojistik ve mühimmat desteğinin önünü kesmek içindir. Hizbullah’ın elindeki silahlar çatışmanın seyrini değiştirecek boyuttadır. İsrail çatışmaların alanını genişleterek nihai olarak İran ile bir çatışmaya gidebilir. ABD de buna destek verebilir hatta müdahil olma ihtimali de çok yüksektir. Süreçte yeni ihtimal Hizbullah’ın bu savaşa dâhil olması, devamla Lübnan ve Suriye’nin savaş alanına dönüştürülmesi sonuçta da savaşın bir İsrail –İran savaşına dönüşmesidir. Bu arada şu konuyu da belirtelim; İsrail hastaneyi kendisinin vurmadığını söyledi. Lakin atılan her füzenin balistik olarak uçuş yolu yani rotası, uçuş yüksekliği, atımın çıkış mevziisi uydularda anında kaydediliyor. Bu nedenle kimin attığının bulunması çok kolaydır. Ayrıca atılan mühimmatın cinsi, seri numarası da olay yerinde tespit edilebilir. İsrail hastaneye MK-84 füzesi atmıştır. MK-84 bir özel mühimmattır ve ABD tarafından üretilmektedir. Yakın zamanda da İsrail’e verildi. MK -84 360 m. yarıçap içindeki herkesi öldürür, 850 m. yarıçap içindeki herkesi ağır yaralayabilir. Hastane saldırısında bu füzenin kullanıldığı bilgisi ajanslarca ifade edildi. Türkiye “devlet aklını kullanarak” son derece doğru ve akılcı bir tutum ile taraflara itidal tavsiye etmekte ve arabuluculuk görevi üstlenmek istemektedir. Lakin İsrail savaşı genişletmek istediğinden Türkiye’nin bu tutumunu dikkate almamaktadır. Arap ülkeleri ise Türkiye’nin liderliğinde böyle bir duruma yanaşmamaktadırlar. Çünkü hiçbir Arap ülkesi Ortadoğu’da Türkiye’nin liderliğini asla istememektedir. Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin devlet yöneticileri Müslüman ülkeleri “İslami terör” üretmekle suçluyor. Elindeki etkin medya gücü ile kamuoylarını da buna inandırıyor. Sonrasında bu terörü yok etmek için savaşıyorum diye Ortadoğu coğrafyasını işgal ediyor. İslami terör örgütü diye nitelenen bazılarının da gerçekten terör örgütü olduğu (kafa kesen IŞİD) gibi örgütler dikkat edilir ise “laik olmayan” Müslüman devletlerden çıkıyor, çıkartılıyor. Bu da ABD, İsrail gibi emperyal devletlerin oralara saldırmasına gerekçe oluyor. Türkiye’nin en büyük şansı Büyük Atatürk’ün kurduğu “laik bir ülke” olmasıdır. Biliniyor ki aslında BOP projesinin pek de dillendirilmeyen son halkası Türkiye’dir. Ancak Türkiye “laik ve yüzü batıya dönük” bir Avrupa ülkesi olduğundan Emperyal gücün doğrudan saldırabileceği bir ülke olmaktan çıkıyor. Çünkü hiçbir Batı devleti yöneticisi “laik ve yüzü Batı’ya dönük” bir NATO ülkesi Türkiye’ye saldırmayı hiçbir şekilde dünya kamuoyuna, kendi halkına anlatamaz. İşte o nedenle Anayasamızda yazılı ve asla değiştirilemeyecek olan “laik, demokratik bir hukuk devletidir” ifadesi Türkiye’nin en büyük koruma kalkanlarından biridir. Türkiye laik bir devlet olmaktan vaz geçmiş olsa o gün NATO’dan da çıkartırlar. Sözün kısası “laiklik” Türkiye için bir zırh niteliğindedir. Laiklikten vazgeçilsin diyen aklıevvellerin de bunu hiç unutmaması gerekir. İsrail’in yaptığı lanetlenecek hastane katliamında hayatını kaybedenlere Yüce Allahtan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.