Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Levent Doğan

Levent Doğan

Yazar

Sosyal kaygı bozukluğu

Kalabalık bir ortama girerken kalp atışlarınızın hızlandığını fark ettiğiniz oldu mu?

Ya da toplum içinde konuştuğunuzda içinizi kemiren o yargılanma korkusunu yaşadınız mı?

Bazen belki de sadece sınıfta veya bir toplantıda söz almanıza bile engel olan o huzursuzluk ve rahatsız ediciliği yaşamışsınızdır.

Bu tip durumların çoğunlukla yaşandığı deneyime sosyal kaygı bozukluğu diyoruz. Eski adıyla sosyal fobi.

Sosyal anksiyete, bireyin başkaları tarafından inceleneceğine, yargılanacağına veya olumsuz değerlendirileceğine inandığı sosyal veya performans durumlarına karşı yoğun ve kalıcı bir korku ile karakterize edilen psikolojik bir durumdur.

Sosyal kaygı genellikle genetik, çevresel ve psikolojik faktörlerin karmaşık bir etkileşiminden ortaya çıkar.

Toplumsal normların ve beklentilerin özellikle zorlayıcı olabildiği ülkemizde, sosyal kaygı bozukluğu maalesef oldukça verimli bir zemin bulmakta.

En klişe olan “millet ne der?” sorgularıyla büyüyen bizler bununla birlikte devamlı olarak neredeyse her davranışımızı izleyen, yargılayan veya yorumlayan bir etkileşim alanındayız.

Reddedilmeye veya utanmaya aşırı tedirgin halde büyüyebildiğimiz için sosyal kaygıyı oldukça yaygın şekilde görebiliyor, yaşayabiliyoruz.

Sosyal kaygımızı oluşturan faktörlere müdahalemiz oldukça sınırlı olduğundan, bu durumu sürdüren unsurları bilmemiz daha önemlidir.

Örneğin, aşırı öz-izlem ile kişiler kendisini devamlı incelerler. Nasıl göründükleri, duruşları ve nasıl konuştuklarına yönelik bu detaylı gözlem çoğunlukla yargılanmayla ilişkilidir.

Zihin okuma, kişiselleştirme, aşırı genelleme ve felaketleştirme gibi bilişsel hatalar, düşüncelerle kişiyi ve gerçekliği kaynaştırır.

Sosyal ortamda karşılaşılabilecek olumsuz ihtimallerle zihni meşgul olan bireyler, fiziksel olarak da anksiyeteyi deneyimlerler ve bu da kaçınma ve önlem davranışlarına kapıyı aralar.

Sosyal kaygıyla başa çıkmak için işte en etkili yol bu kaçınma davranışlarımızın farkına varmak ve tetikleyen durum veya kişileri anlamaktır.

Kendini ifade etmeme, itiraz etmeme, hayır dememe, sınır çizmeme, göz kontağını azaltma, arka planda kalmaya çalışma, küçük sohbetler açmama veya katılmama, sessizliğe alan tanımama, yeni ortamlara ve gruplara dahil olmama, sosyal izolasyon gibi kişiden kişiye değişen bir sürü davranış sosyal anksiyeteyi sürdürür.

Psikoterapi ve psikolojik danışmanlıkta sosyal anksiyete ile çalışırken hedef alınan en temel durumlar da bu davranışlardır.

Bazen sosyal beceri antrenmanları ve seans içi role-playing uygulamaları ile davranışlar hakkında içgörü kazandırılır.

Fakat işin sonunda kapı her zaman yerinde üzerine gitme egzersizlerine yani “maruz kalma terapisi” (exposure therapy) denen davranışsal metoda çıkar ki bu da sosyal kaygı için en bilimsel kanıt temelli etkili müdehale yöntemidir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları