Ekonomik krizin sorumlusu kışın yediğimiz salatalık mı?
Eski/yeni Maliye ve Hazine Bakanının girişimlerinin gözle görülür sonuçlar vermemesi Mehmet Şimşek`i tedirgin ettiği gibi durumdan bizzat Sayın Cumhurbaşkanının da memnun olmadığına ilişkin anekdotların yaygınlarışmasına neden oluyor. Ekonomiyi makroiktisadi göstergelerin katastrofik ortamından çıkarmak hiçbir etkili adımın atılamaması ve devletin günlük masraflarını karşılamak için her gün verginin üzerine vergi, zam üzerine zam bindirilmesinin siyasi yönetimi rahatsız etmesi doğal ve kaçınılmazdır. Ancak herşeye rağmen ve ne olursa olsun, enflasyonist ve devalüasyonist baskıların sürmesi Erdoğan iktidarını kaderini etkilemeyeceği için belki Mehmet Şimşek-Hafize Gaye Erkan ikilisinin tedbirler almasına ihtiyaç bile yoktur belki. Çünkü 31 Mart 2024 seçimlerine de ekonomik durumun etkisinin belki sıfır,belki solda sıfır olacağını artık üç aşağı beş yukarı herkes kabul etmiştir. Onun için birkaç gün önce Sayın Mehmet Şimşek`in işçileri, emekçileri, taşeronları hiçe sayan açıklamalarını görünce bu köşede yazdıklarımın gerçekleri yansıtmasından duyduğum rahatlık kısa sürdü. Çünkü işçilerin,emekçilerin, taşeronların mücadelesini yine biz kendimiz vermeyi sürdüreceğiz. Bir daha tekrarlamakta fayda vardır: İşçilerin sorunu sistemsel sorundur, dünyada olduğu gibi Türkiye`de de sermaye el değiştirip yerleşmiş geleneksel kapitalizm yer değiştirdikçe devletten soyan `kapitalizm`den işçilerin sorunlarına eğilmesini beklemek rahibeden çocuk beklemek gibi bir hayale kapılmak dışında bir şey değildir. Son on beş yılın devlet gücünü de arkasına almış gelenek dışı kapitalizmin (AKP iktidarı kapitalizminin) çevreye bu kadar acımasızca davrandığı bir ortamda insana insan gibi yaklaşmasını da beklemememiz gerekir. Sendikaların %90`nın o acımasız kapitalizmin etkisi ve baskısı altında olduğunu da gözümüzün önüne getirdiğimizde ortada işçiye değil acıyacak, işçinin halinden anlamak isteyen herhangi bir kurumun olduğunu bile söylememiz zorlaşıyor.Halden anlamak bir yana Ataşehir Belediyesi`nde yaşanan olaylar canımızın daha da sıkılmasına neden oluyor. Çalışma alanlarından sürekli bilgiler temin eden ve gününün çoğunu işçilerin, emekçilerin, taşeronların yanından geçiren bir köşe yazarı olarak ismini zikrettiğim belediyeden aldığım bir bilgiyi okurlarımızla paylaşmayı da uygun buldum.
Ataşehir Belediyesi şirketi ATAPER işçileri kanun hükmünde kararname ile ZORUNLU EMEKLİLİK yapılarak keyfi bir şekilde işlerine son verilmiştir...
Ataşehir Belediyesi şirketi ATAPER işçileri olarak çalışmaktayken. 26.09.2023 tarihinde işlerine son verilmiştir. İşçilere açıklama olarak “Prim gününüz ve yaşınız doldu, o nedenle sizi Kod 8'den emekli ediyoruz” denilmiştir. Şu an 9 kişi işten atılmış durumdadır.
İşten atılmaları konusuna hiç bir anlam verememelerinin yanısıra CHP`li Belediye yönetiminin AK Parti iktidarı ile birlikte asıl amacının kalıcı bir keyfi işten çıkarmalar ile kanunsuzluğu yasal hale getirmek olduğunu görüyorlar.
Ancak iş yasaları hiçe sayılarak ve işçiler istemediği takdirde emekli edilemezler, bunun ismi emekliliği bahane ederek işten çıkarmalar ile karşı karşıya kalınacaktır.
Bunun ismi çalışma haklarınımn ihlalidir.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı “Kamuda ve belediyelerde ayrımsız şartsız ve koşulsuz kadrolu ve güvenceli çalışma hakkı vereceğiz” demişti...
696 sayılı KHK ile getirilen zorunlu emeklilik yasası Mart 2023'te kaldırılmıştır. Bu doğrultuda Ataşehir Belediye Yönetimini kanun çerçevesinde davranmaya davet etmeye davet ediyorum.
DİSK Genel İş Sendikası yöneticileri ne yaptı derseniz, sürecin başından bu yana şube yöneticilerimizi bilgilendirdik, iletişimde olmak için çok uğraşan işçilere ilk başta “Çok haklısınız, yapamazlar, basın açıklaması yaparız." diye cevap veren yöneticiler kısa süre içerisinde anlaşılamaz biçimde sessiz ve duyarsız kalmaları bir yana belediyenin bunu yapabileceğini ifade etme noktasına gelmişler. Yani doğrudan haksızlığın ve hukuksuzluğun yanında yer almaktan sakınmamışlar.
İşte bu örnek her gün Türkiye`nin en farklı noktalarında yaşanan haksızlığın-hukuksuzluğun sadece birisidir.Sendikal mücadelenin olmadığı bir ortamda çalışanların bu tip haksızlıklarla yüz yüze kalma durumları daha da artacaktır.
Sorunların ortadan kaldırmak ve hakları savunmak ise işçilerin örgütsel mücadelesine bağlı olacaktır.